Onun âyetlerinden biri de:
"Size nefislerinizden, kendileriyle sükûn bulacağınız eşler yaratması; aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesidir. Şüphesiz bunda, düşünen bir toplum için ibretler vardır." (Rum, 21)
Sükûnet ve dayanağın, sevgi ve merhametle birleşmesi, kadın ve erkek için eşit olarak bütün iyilikleri toplama anlamına gelir...
Saliha bir kadın dünyanın en iyi nimetidir:
- İbni Ömer (r.a.)'dan: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor: "Dünyada nimetler vardır. Dünyanın en iyi nimeti ise saliha eştir."[1]
Erkeğe göre saliha bir kadın, dünyanın en iyi nimeti olduğu gibi kadına göre de salih bir erkek, dünyanın en iyi nimetidir.
Evlilik dinin yarısıdır:
Enes b. Malik'ten Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:"Köle olan birisi evlenirse, dininin yarısın tamamlamıştır. Geri kalan yarısında da Allah'tan korksun." (Taberani'nin rivayetinde ise: "Kim evlenirse dininin yarısını tamamlamıştır. Geri kalan yarısında da Allah'tan korksun").[2]
Buradaki hitap, eşit bir şekilde kadın ve erkeğe yöneltilmiştir.
Mümine bir hanım, ahiretin durumunu belirler:
Sevban (r.a.)'dan: Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:" Sizden biriniz şükreden kalb, zikredilen dil, ahiretin durumunu belirleyen mü'mine hanım edinsin."[3]
Saliha bir kadın mutluluk kaynağıdır:
Sa'd (r.a.)'dan: Rasulullah şöyle buyuruyor: "Dört şey mutluluktandır; saliha bir kadın, geniş bir ev, salih bir komşu ve uysal bir binek."[4]
Yine salih bir erkek ve saliha bir komşu da kadının mutluluğundandır. [5]
Evlilik Peygamberlerin (A.S.) Sünnetidir:
Genel olarak peygamberler: Allahu Teala şöyle buyuruyor:
"Andolsun senden önce de peygamberler gönderdik ve onlara da eşler zürriyetler verdik."(Rad, 38).
Adem (a.s.):
Allahu Teala şöyle buyuruyor:
"Biz: Ey Adem sen ve eşin cennete yerleşin; orada kolaylıkla istediğiniz zaman her yerde cennet nimetlerinde yiyin, dedik". (Bakara, 35).
Nuh (a.s.):
Allahu Teala şöyle buyuruyor:
"Allah, inkâr edenlere, Nuh'un karısı ile Lut'un karısını misal verdi. Bu ikisi, kullarımdan iki salih kişinin nikâhları altında iken onlara hainlik ettiler. Kocaları Allah'tan gelen hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara: Haydi, ateşe gidenlerle beraber siz de girin! denildi." (Tahrim, 10).
ibrahim (a.s.):
Allahu Teala şöyle buyuruyor:
"Andolsun ki elçilerimiz (melekler) İbrahim'e müjde getirdiler ve; "Selam (sana)" dediler. O da; "(Size de) selam" dedi ve hemen kızartılmış bir buzağı getirdi. Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce, onları yadırgadı ve onlardan dolayı içine bir korku düştü. Dediler ki: Korkma! (biz melekleriz). Lut kavmine gönderildik. O esnada hanımı ayakta İdi ve (bu sözleri duyunca) güldü. Ona da İshak'ı, İshak'ın ardından da Ya'kub'u müjdeledik." (Hud, 69-71).
Ya'kub (a.s.):
Allahu Teala şöyle buyuruyor:
"Bir zamanlar Yusuf, babasına (Ya'kub'a) demişti ki: Babacığım! Ben (rüyamda) onbir yıldızla güneşi ve ayı gördüm." (Yusuf, 4).
Musa (a.s.):
Allahu Teala şöyle buyuruyor:
"Sonunda Musa, süreyi doldurup ailesiyle yola çıkınca, Tur tarafından bir ateş gördü. Ailesine; siz (burada) bekleyin; ben bir ateş gördüm, belki oradan size bir haber yahut ısınmanız için bir kıvılcım getiririm, dedi." (Ka-sas, 29).
Davud(a.s.):
Allahu Teala şöyle buyuruyor:
"Andolsun ki biz, Davud'a ve Süleyman'a ilim verdik. Onlar: Bizi, mü'min kullarının bir çoğundan Üstün kılan Allah'a hamd olsun, elediler. Süleyman Davud 'a varis oldu ve dedi ki: 'Ey İnsanlar! Bize kuş dili Öğretildi ve bize herşeyden önce (nasip) verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur". (Nemi, 15-16).
Zekeriya (a.s.):
Allahu Teala şöyle buyuruyor:
"(Bu) Rabbinin, Zekeriyya kuluna rahmetinin anılmasıdır. Hani o, gizli bir sesle Rabbine niyaz etmişti: Rabbim! dedi, benden (vücudumdan) kemiklerim zayıfladı, saçım başım ağardı ve ben, Rabbim, sana (ettiğim) dua sayesinde hiç bedbaht olmadım. Doğrusu ben, arkamdan işbaşına geçecek olan yalanlarımdan endişe ediyorum, karım da kısırdır. Tarafından bana bir veli (oğul) ver." (Meryem, 2-5)
ismail (a.s.):
İbni Abbas (r.a.)'dan: "Kadınlardan ilk defa eteği İsmail'in annesi giyindi. Bunu Sare'ye karşı izlerini kapatmak için yapmıştı. İbrahim, Hacer'le evlenip İsmail doğduktan sonra emzirmekte olduğu bu oğluyla beraber (Sa-re'nin taarruzundan korunmak için Şam'dan çıkıp Mekke'ye) geldi. Hacer ile İsmail'i, Mescid-i Haram'm yukarısındaki zemzem kuyusunun yanına bıraktı. O tarihte Mekke'de hiç kimse yoktu. ...Kabe'nin yeri, yerden hafifçe yüksek bir tepe gibiydi. Gelen seller sağından ve solundan götürmüştü. Hacer böyle yaşarken bir gün kaftan oğullarından bir grup uğradı... Bunlar zemzemin yanına gelmek istediler ve Hacer de onlara izin verdi... Bunlarla beraber şairler de vardı. Hacer'in oğlu İsmail artık büyümüş ve ergenlik çağına gelmişti. Onlardan arapça öğrendi. Kaftan oğulları arasında çok sevilen bir genç olmuştu. İsmail hoşlarına gittiği için kendilerinden bir kızla evlendirdiler.
İşte Kur'an-ı Kerim ve hadisi şeriflerde varid olduğu üzere Yahya (a.s) hariç bütün peygamberler, evlenme sünnetinden uzak kalmamışlardır.
Allahu Teala şöyle buyuruyor:
"Orada Zekeriyya, Rabbine dua etti: Rabbim! Bana tarafından hayırlı bir nesil bağışla. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitirsin, dedi. Zekeriyya ma-bedde durmuş namaz kılarken melekler ona şöyle nida ettiler: Allah sana, kendisi tarafından gelen bir kelimeyi tasdik edici efendi, iffetli ve salihlerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjdeler". (Al-i İmran, 38-39). [6]
Evlilik Peygamberimiz'in Sünnetidir:
Enes b. Malik'ten şöyle rivayet edilmiştir: "Üç grup, Hz. Peygamber'in hanımlarının evine gelerek Hz. Peygamberin ibadetini sordular. Hanımlar* da Hz. Peygamber'in ibadetini haber verince, onların ibadetinin Hz. Pey-gamber'in ibadetinden daha az olduğu görüldü. Bunun üzerine şöyle dediler: Rasullullah'a karşı biz nerdeyiz? Allah, O'nun geçmiş ve gelecek günahlarını af etmiştir. Sonra onlardan biri: 'Ben gece gündüz sürekli namaz kılacağım'; bir diğeri: 'Ben kadınlardan uzaklaşıp asla onlarla evlenmeyeceğim', öbürü de: 'Ben ömür boyu oruç tutacağım', dedi. Rasulluîlah (s.a.v.) onlara gelerek şöyle buyurdu: 'Şöyle şöyle diyenler sizlersiniz öyle mi?. Andolsun ki ben Allah'tan daha fazla korkuyor ve daha fazla sakınıyorum. Fakat ben oruç da tutuyorum. İftar da ediyorum ve kadınlarla da evleniyorum. Kim benim sünnetimi terkederse benden değildir."[7]
Hafız İbn Hacer diyor ki: "Kim benim sünnetimi terkederse benden değildir." Burada sünneten maksat yoldur, hoşgörülü ve hanif olan Hz. Peygamber'in yolu. Hz. Peygamber oruç tutarken güçlü olmak için iftar ediyordu, namaza kalkmak için uyuyordu, şehvetini kesmek, nefsini korumak ve nesli çoğaltmak için evleniyordu. "Benden değildir" sözü benim yolum üzere değildir, anlamını taşımakta olup dinden çıkmayı gerektirmez. Bu söz açıklama ve söyleniş itibariyle her ne kadar itikada götürse de ameli tercihlidir. Şu halde "Benden değildir" sözünün anlamı "benim dinim üzere değildir" anlamına gelmez. Çünkü buna inanma bir tür küfürdür.[8]
Rasulullah (s.a.v.) evliliği teşvik ederdi:
Abdullah b. Mesud (r.a.)'dan: "Biz, elinde hiçbir şey olmayan gençlerle Rasulullah'ın yanındaydık. Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: 'Ey gençler topluluğu! Kim evlenmeye güç yetirebiliyorsa evlensin. Çünkü o gözü harama bakmaktan sakındırır, namusu korur. Kimde buna güç yetiremezse oruç tutsun. Çünkü oruç, şehveti keser."[9]
Ebi Umame'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Şükreden kalb, zikreden dil ve saliha bir kadın, dini ve dünyevi durumu belirler. Bunlar insanların yığdıklarından daha hayırlıdır"[10]
Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Üç kişiye yardım etmesi Allah üzerine haktır: Allah yolunda savaşan mücahide, ödemek isteyen yazışmalı köleye ve korunmak niyetiyle nikahlanan kimseye"[11]
Rasulullah (s.a.v.) evlilikten yüzçevirmeyi kınardı:
Sa'd b. Ebi Vakkas şöyle rivayet ediyor: "Rasulullah Osman b. Maz'u'-nun evlilikten uzak durmasına karşı çıktı. Şayet ona izin verseydi biz de yapardık."[12]
Evlilik genç erkekler için gözü harama bakmaktan çevirici ve namusu koruyucu olunca, bu durum genç kızlar için de geçerlidir. Yine evlilikte korunma olduğu gibi huzur bulma ve hoş beraberlik de vardır. Ve yine korunma ve beraberlikte, Allah'ın nimeti ve lütfuyla dünyaya getirme de sözkonu-sudur.
Hafız îbn Hacer diyor ki: "Alimler evlenme hususunda erkekleri kısımlara ayırmışlardır: Birincisi: Evlenmeye gücü yeten ve nefsinden korkan. Cumhurun görüşüne göre bu kimsenin evlenmesi menduptur. Hanbeliler biraz daha ileri giderek vacip olduğunu söylemişlerdir. Şafîilerden Ebu Avane el-İsflrani de bu görüşte olduğunu Sahih'inde açıklamıştır. Bu görüşü el-Ma-sisi Muhtasaru'l-Cüveyni'nin Şerh'inde nakletmiştir. Aynı şekilde vacip oluşunu İbni Hazm da belirtmiştir. Cimaya gücü yeten herkesin evlenecek imkâna sahip olursa- evlenmesi farzdır. Buna gücü yetmezse orucu çoğaltması gerekir. Bu, seleften bir grubunda görüşüdür... Kurtubi diyor ki: Bekarlığın kendisine dinine zarar vermesinden korkan imkân sahibinden, bu evlenmediği sürece kalkmayıp evliliğin vücubiyeti de onun üzerinden değişmez."[13]
Rasulullah (s.a.v.) erkeklerin erken evlenmelerim tavsiye ederdi:
Abdulmuttalib b. Rabia b. Haris'ten: "Hz. Peygamber Mahmiye'ye şöyle dedi: 'Bu çocuğu (Fadl b. Abbas) kızınla evlendir.1 O da bunun üzerine hemen evlendirdi.. Hz. Peygamber Nevfel İbni Haris'e: 'Bu çocuğu evlendir', dedi. O da evlendirdi."
Patıma binti Kays'ın rivayetine göre Rasulullah (s.a.v.) Ona: 'Üsa-me'yle evlen1 buyurdu. Ben de onunla evlendim. Allah, bu evlilikten bana hayırlar nasip etti ve güzel geçindik."[14]
Rasulullah (s.a.v.) Üsame'yi Fatıma binti Kays'la evlendirdiği zaman yaşı onaltının aşağısındaydı.
Sahabeler erkekleri erken yasta evlenmeye teşvik ederlerdi:
Abdullah b. Amr'dan: "Babam beni soylu bir kadınla evlendirdi. Beni evlendirdiği kadınla anlaşma yaparak ona ailesi ile ilgili sorular sordu."[15]
Rasulullah, kızların erken evlendirilmesini teşvik ederdi:
Hz. Aişe'den rivayetle, Rasulullah diyor ki: "Şayet Üsame cariye olsaydı, evlendirinceye kadar onu giydirir ve süslerdim." Bir başka rivayette [16]: "Andolsun ki Üsame cariye olsaydı, evlendirinceye kadar, onu süsler ve zi-netlendirirdim."[17]
Sahabeler dulları evlendirirler di:
Abdullah b. Ömer (r.a.)'dan: "Ömer b. Hattab, kızı Hafsa dul kalınca şöyle diyor: Hafsa'yı Osman b. Afvan'a sundum.. Sonra benimle karşılaştığında:; 'Bana öyle geliyor ki bu günlerde evlenmiyeceğim1, dedi... Bunun üzerine Ebu Bekir es-Sıddık'la karşılaştığımda: "İstersen Hafsa'yı seninle evlendireyim1, dedim. O bu konuda bana herhangi bir şey söylemedi... Sonra gece oldu. Hafsayı Rasulullah istedi ve onunla evlendirdim..."[18]
İslâm Devleti Evliliği Belirler
Abdulmuttalib b. Rabi'a b. Haris'in rivayetine göre Rasulullah: Mahmiye'ye -ganimetlerin beşte birini dağıtmakla görevliydi-. O ikisine (Fadl b. Abbas ve Abdulmuttalib b. Rabia'ya) beşte bir paydan şöyle şöyle verdiniz mi? diye sordu.[19]
Yani bu, devletin Beytü'lmalden fakirlerin mihirlerini Ödediği anlamına geliyor...
Müstevrid b. Şeddaddani, Rasullullah'ın şöyle buyurduğunu işittim: "Kim bizimli çalışıyorsa eş edinsin. Hizmetçisi yoksa hizmetçi edinsin. Evi yoksa ev edinsin."[20]
Uyeyne b. Abdurrahman'dan o da babasından rivayetle şöyle diyor: Semra b. Cündeb'e bir kadın gelerek kocasının kendisine yaklaşmadığını belirtti. Kocasına bu sorulduğunda onu inkâr etti. Durum Muaviye (r.a.)'a bildirildiğinde, bu erkeği dini ve cemali iyi olan biriyle Beytü'lmalden evlendirin, dedi.[21]
islâm Şeriatı, dul kadına evlilik teklifini mubah sayıyor: Allahu Teala şöyle buyuruyor:
"Böyle (iddetini bekleyen) kadınlara evlenme isteğinizi üstü kapalı bir biçimde bildirmenizde veyahut içinizde tutmanızdan dolayı size bir günah yoktur..." (Bakara, 235)
Fatıma binti Kays şöyle rivayet ediyor: "Kocam beni bir talakla gön derdi. Rasulullah: 'Kaç talağın var?' diye sordu. Bende: 'Üç1, dedim Rasulullah: 'İddetin bittiğinde bana bildir' buyurdu."[22]
Şeriat, talak ve ölüm iddetinin bitiminden sonra evliliği kolaylaştırıyor:
Fatıma binti Kays'dan Dul kalınca Abdurrahman b. Avf Rasulullah'ın arkadaşlarından oluşan bir grubun yanında beni istedi.[23]
Musavvir b. Muhrime'den Subeya el Eslcmiyye kocasının ölümünden sonra bir çocuk doğurdu. Bunun üzerine Rasulullah'a gelerek nikâhlanması için izin istedi. Rasulullah'ta ona izin verdi ve nikahlandı, (bir başka rivayet-te;[24]fası sona erdikten sonra nikahlandı.)[25]
Şeriat Evlilik İşlemlerini Kolaylaştırır
Nişanın kolaylaştırılması:
Boşanma ve dul kaldıktan sonra nişanı kolaylaştırmayı ifade eden bazı nassları daha önceden aktarmıştık. Nişana ait ikinci bölümde evlenmek isteyen herkese kolaylık sağlayan bir çok nişan yöntemini ifade eden nasslar aktarılacaktır.
Mihrin kolaylaştırılması:
Ukbe b. Amir'in rivayetine göre Rasulullah "mihrini en hayırlısı kolay olanıdır", buyurmuşlardır.[26]
Mihirle ilgili üçüncü bölümde Hz. Peygamber döneminde çeşitli mihir Örneklerini ifade eden nasslar gelecektir. Bu da mü'min erkek ve mü'mine hanımların evlenme meselelerine bir kolaylıktır.
Akdin kolaylaştırılması:
Akit, kadının velisinin hazır olmasıyla tamamlanır. Erkeğin yakınlarından bazılarının da hazır bulunması müstehaptir. Zira akit, sadece erkekle kadın arasındaki bir bağlılık değil, iki aile ya da iki kabile arasındaki bir bağlılık türüdür. Yine akrabaların ve komşuların bilmesi için kolay olan duyurma yollarıyla evliliğin ilan edilmesi gerekir. En azından bu akite iki tane adil şahid tanıklık etmelidir.
Aişe (r.a.)'dan Rasulullah'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Nikâh veli adil şahitlerdir."[27]
Düğünün türkü ve müzikle ilan edilmesi güzeldir. Öyleki İslâm şeriatı evlilik işlemlerinin törenle yapılmasına önem vermiştir. Böylelikle her iki çift temiz evlilik hayatına kendilerini kuşatan sevinç ve sürurla başlamış olurlar... Evlilik töreninden sonra velime yapılarak akrabalar, komşular ve arkadaşlar çağrılır. Herkes evlenen çifti kutlayarak mutlu olmaları için hayır duada bulunurlar.
Muhammed b. Hatıb'dan: "Rasulullah'ın kendisine (evlendiğin zaman) bir koyunla da olsa velime ver" dediğini rivayet etmiştir.[28]
İşte İslâm şeriatı..
Aişe (r.a.)'dan rivayetle: "Rasulullah şöyle buyuruyor: Kim bir kadını isterse nişanda ve mihirde kolaylık vardır."[29]
Ukbe b. Amir'den rivayetle Rasulullah şöyle buyuruyor: "Nikâhın hayırlısı kolay olanıdır." [30]
Hatta bütün hayat işlerinin tamamında kolaylık ev kolaylaştırma esaslarıyla İslâm şeriatı....
Allahu Teala buyuruyor ki:
Allah, sizin için kolaylık ister, güçlük istemez." (Bakara, 185). Rasulullah (s.a.v.) buyuruyor ki: "Dininizin hayırlısı, kolay olanıdır."[31]
Hz. Aişe diyor ki: "Rasulullah, iki iş arasında günah olmadığı sürece kolay olanı tercih etmiştir."[32]
Bu önsözü İslâm şeriatı'nın erken evliliği teşvik ettiğini gösteren şu âyeti kerime ile tamamlamanın uygun olacağını sanıyorum.
Allahu Teala buyuruyor ki:
"İçinizden bekarları, köle ve cariyelerinizden salih olanları evlendirin. Eğer yoksul iseler Allah lütfuyla onları zengin eder. Allah'ın mülkü geniştir. O (her şeyi) bilendir". (Nur, 32)
İşte İslâm şeriatı...
Müslüman bir genç erkeğin ve müslüman bir genç kızın toplumsal ve cinsi olgunluk derecelerine ulaşmalarından hemen sonra Allah'ın ve Rasu-lu'nün sünnetine uygun olarak helalinden salih birer eş edinmeleri gerekir. Bu fıtratın mantığı olup, bunun dışına çıkmak inhiraftır. Fıtrata uygun olarak İslâm toplumu, Allah'ın fıtratına karşı çıkma günahından kurtulur. Yine İslâm taplumu büyük toplumsal hastalıklardan kurtulduğu gibi Allah'ın şeriatına karşı çıkma günahından da kurtulur. Bu sebeple İslâm toplumunun seri bir çaba ve bol bir gayret göstererek müslüman erkek ve kadınların erken evlenmesinisağlamak için bütün engelleri kaldırması gerekir. Böylece herkes iffet ve temizliğe götüren güzelbir hayat yaşar...
Kadın ve erkeğin evlilikleri
Erkek namuslu, güvenilir, sevgi ve şefkatle dolu olup kadın onda huzur bulur.
Kadın sevgi ve şefkatla dolu, kuşatıcı bir vadi olup erkek onda huzur bulur.
Erkek, hanımı olmadan da mücadele içerisindedir. Ancak bu mücadeleyle beraber rahatsız eden bir kaygı ve ihanet etme ihtimali olan bir göz taşımaktadır.
Kadın, salih kocasıyla birlikte verimli bir bahçedir.
Kocası olmayan kadın, su verilmeyen, kendi haline bıraküan bir çiçektir. Erkeğin büyüklüğü saliha kadınm refakatıyla ortaya çıkar. Böylece mesleğinde başarılı olur, ülkesinin ilerlemesi ve ümmetinin uyanışı için çaba sarf eder...
Yine kadının büyüklüğü salih bir erkeğin refakatiyle ortaya çıkar. Böylece aydınlatan bir güneş, kanatlarını çırpan bir güvercin, koku yayan bir çiçek ve huzur bulunan bir yuva olur..
Şair şöyle diyor:
Ne desem de kabul etsen ey gündüzün güneşi Evin annesi, çiçeği ve güvercini[33]
Evlenme Teklifi
Çeşitli Teklif Biçimleri:
BABALARIMIZ BELİRLİ bir nişan biçimini biliyorlardı. Bu du erkeğin kadının ailesine iletmesi şeklindeydi. Ancak bu sadece tek biçim olmayıp meşru yollardan sadece bir tanesidir:
1- Kadının ailesi yoluyla evlenme teklifi:
Urve (r.a.) rivayet ediyor: "Rasulullah (s.a.v.) Aişe'yi Ebu Bekir'den istedi. Bunun üzerine Ebu Bekir: 'Ben senin kardeşinim' dedi. Rasulullah'da: 'Sen benim Allah'ın dininde ve kitabında kardeşimsin. O bana helaldir."[34]
Ömer (r.a.) rivayet ediyor: "Rasulullah, Hafsa'yı benden istedi. Ben de onunla evlendirdim."[35]
2- Doğrudan kadına yapılan evlenme teklifi:
Bu Fıkıh kitaplarının ifadesiyle "İnsanın kendisine yapılan evlenme teklifi"
Ümmü Seleme diyor ki: "Rasulullah (s.a.v.) Hatıb b. Beltaa'yı, beni kendisine istemesi için bana gönderdi. Ben de bir kızımızın olduğunu ve ona düşkünlüğümü söyledim. Rasulullah: 'Kızına gelince, ona ihtiyaç duymamalı için; onunda düşükünlüğünü gidermesi için Allah'a dua ederiz' buyurdu."[36]
Sebia binti Haris'den rivayetle: Sebia, Sad b. Hule'nin nikâhı altındaydı.
Sa'd, Amir oğullarından olup Bedir'e katılanlardandı. Veda Haccında vefat ettiğinde Sebia hamileydi. Sebia kocasının ölümünden sonra çocuğun doğuruncaya kadar süslenmedi. Nifası sona erince evlenmek için süslendi. Bunun üzerine Ebu Senabil, onu istedi."[37]
Buhari'nin rivayetinde ise: "Ebu Senabil onunla evlenmek istedi. Ancak o onunla evlenmeyi kabul etmedi."[38]
Muvatta'nın rivayetinde ise: "Onu biri genç, biri de orta yaşlı iki adam istedi. O da gence meyletti."[39]
Enes (r.a.)'dan: "Ensar'dan Ebu Talha, Ümmü seleme ile evlenmek isteyince, Ümmü Seleme şöyle dedi: 'Ey Ebu Talha! Vallahi senin gibi biri geri çevrilmez. Fakat sen kâfir bir erkek, ben ise müslüman bir kadınım. Seninle evlenmem helal değil. Eğer müslüman olursan senden mihir istemiyorum, mihrim bu olsun. Ebu Talha da bunu kabul edip müslüman oldu ve onunla evlendi."[40]
3- Genç kızın babası ya da bazı yakınları, ahlâkı ve dinini sevdikleri kimselere onu teklif edebilirler
Buhari buna şu adı veriyor: "İnsanın kızını ya da kız kardeşini iyi kimselere teklif etmesi."
Abdullah b. Ömer'den :
Ömer b. Hattab, kızı Hafsa, Hanis b. Huzafe es-Sehmi'den dul kaldığında şöyle diyor: Osman b. Afvan'a gelerek Ona Hafsa'yı teklif ettim. O da bu meseleye bir bakayım, dedi. Üzerinde bir gün geçip de benimle karşılaştığında: Bana öyle geliyor ki onunla evlenemeyeceğim, dedi. Ebu Bekir'le karşılaştığında: İstersen Hafsa binti Ömer'le seni evlendireyim, dedim. Bunun üzerine sustu ve bana hiçbir şey söylemedi. Bir gün sonra Rasulullah, Hafsa'yı istedi. Bende onu Rasulullah'la evlendirdim.[41]
Ümmü Habibe binti Ebi süfyan'dan rivayetle: "Ümmü Habibe: 'Ey Allah'ın Rasulü! Kız kardeşim Binti Ebu Süfyan'la evlen,'dedi. Rasulullah'ta: 'Bunu istiyor musun?' dedi. O da:' Evet o senden uzak kalamaz. Kızkardeşi-min hayrında bana ortak olanı severim', dedi Rasulullah da:'O bana helal olmaz .. Bana kızlarınızı ve kız kardeşlerinizi teklif etmeyin', buyurdu."[42]
Buhari'nin "insanın kızını iyi kimselere teklif etmesi" sözü bize Musa (a.s.)'a kızını teklif eden Medyen'de ki yaşh adamı hatırlatıyor. Allahu Teala diyor ki:
"Kızların babası Musa'ya dedi ki: Bana sekiz yıl hizmet etmen şartıyla şu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum. Eğer bu süreyi onyıla tamamlarsan, artık o senin tarafındandır Ben sana zahmet vermek istemem İnşaallah beni iyilerden bulacaksın. (Musa) dedi. Bu seninle benim aramızda (bir sözleşmedir. Demek hangi süreyi yerine getirsem, bana düşmanlık yook. Allah dediğimize vekildir." (Kasas; 27-28)
4- Adam toplumun büyüğünden kadını isteyebilir
Sehl b. Sad es-Sadi'nin rivayetine göre Rasulullah'a bir kadın geldi. As-habtan biri: 'Ey Allah'ın Rasulü, senin ihtiyacın yoksa onu benimle evlendir' dedi. Bunun üzerine Rasulullah: 'Git, onu beraberindeki Kur'an'la sana nikahladım' buyurdu.[43]
5- Toplumun büyüğü bazı arkadaşları için isteyebilir Fatıma binti Kays'dan:
"Dul kalınca Rasulullah'ın arkadaşlarından bir grubun yanında Abdur-rahman b. Avf beni istedi. Rasulullah da kölesi Üsame b. Zeyd'e istedi. Rasulullah'ın şöyle buyurduğunu işittim: "Beni seven Üsame'yi de sevsin". Rasulullah bana durumu anlatınca: Benim işim senin elindedir, istediğin gibi nikâhla, dedim."[44]
Enes b. Malik anlatıyor: "Rasulullah Ensar'dan bir kadına babasından, Cüleybib'e istedi. Hatta kadının annesine de haber verilmesi istendi. Kadının babası karısına giderek meseleyi haber verdi. Karısı da: 'Hayır! Vallahi olmaz. Onu falana, falana vermedik'. Enes diyor ki: 'Bu sözleri perdenin arkasında bir cariye dinliyordu'. Cariye söze katılarak: 'Rasulullah'ın isteğini geri mi çeviriyorsunuz! Rasulullah ona razı olmuş ise onunla evlendirin', dedi. Bunun üzerine kızın annesi ve babası: 'Sen doğru söylüyorsun', dediler. Sonra babası Rasulullah'a giderek: 'Senin bizim için razı olduğuna biz de razı oluruz', dedi. Rasulullah: 'Ben ona razı oluyorum1, dedi ve onunla evlendirdi... Medine ehli de ona yardım etti. Enes b. Malik diyor ki: 'Medine'de-ondan daha fazla nasipli bir dul kadın görmedim."[45]
Ufcbe b. Amir'den: "Rasulullah (s.a.v.), bir adama: 'Seni falan kadınla evlendirmeme razı olur musun?', dedi. O da: 'Evet razı olurum1, dedi. Rasulullah bu sefer kadına: 'Seni falan erkekle evlendirmeme razı olur musun?', dedi. O da: 'Evet razı olurum', dedi. Bunun üzerine bu ikisini birbiriyle evlendirdi."[46]
6- Kadının kendisini salih bir kişiye teklif etmesi:
Sabit el Bunani'den: "Enis'in yanındaydım. Onun yanında da kızı vardı. Enes dedi ki: 'Bir kadın, Rasulullah'a gelerek kendisini teklif etti: 'Ey Allah'ın Rasulü! Bana ihtiyacın var mı?1 Bir başka rivayette:[47] 'Ey Allah'ın Rasulü, kendimi sana hibe etmeye geldim', dedi. Bunun üzerine Enes'in kızı: 'Ne utanmaz bir kadınmış, yazıklar olsun1, dedi. Enes de: 'O senden daha hayırlı. Rasulullah'ı isteyerek kendisini teklif etti', dedi."[48]
Buhari bu hadisi "Kadının kendisini salih erkeğe teklif etmesi» babında naklediyor. Hafız İbn Hacer diyor ki: (Bu hadiste kadının kendisini salih bir erkeğe teklif etmesinin caiz olduğu çıkarılmıştır.)[49]
İbn Dakik diyor ki: "Hadiste, kadının hayır umduğu kimseye kendisini teklif edebileceğine dair delil vardır."[50]
Hafız İbn Hacer bu hadisin şerhinde evlenmeye teklifindeki bu tür yöntemle ilgili geniş açıklamalarda bulunuyor....[51]
Bu meyanda Cezayirli arkadaşlardan biri bir anı anlatmıştı: Moritanya'da arkadaşını ziyaret ederken kendisine bir kadın gelerek ona evlilik teklif etmiş. Kadın, kendisinin güzelliğini görünce hoşuna gitmiş ve şöyle demiş: 'Ben seni harama mı çağırıyorum? Sadece Allah'ın ve Rasulü'nün sünneti üzere evliliğe çağırıyorum', demiş. Bunun üzerine beraber kadıya giderek şahitlerin huzurunda nikâh akdi yapmışlar...
7- Iddet esnasında evlenme teklifi:
(Kocası ölen kimsenin iddeti, bain talakıyla boşanan kimsenin iddeti) Allahu Teala şöyle buyuruyor:
"Böyle (iddetini bekleyen) kadınlara evlenme isteğinizi üstü kapalı biçimde bildirmenizden, yahut içinizde tutmanızdan dolayı size bir günah yoktur.(Çünkü) Allah, sizin onları anacağınızı bilmektir. Sakın (kapalı evlenme teklifi sırasında), iyi söz söylemeniz dışında, onlarla gizli (buluş-ma)ya sözleşmeyin ve farz olan bekleme süresi dolmadan nikâh bağını bağlamaya kalkmayın ve bilin ki, Allah içinizden geçeni bilir. Ondan sakının ve yine bilin ki, Allah bağışlayandır, ceza vermekte aceleci değildir." (Bakara, 235)
Celaleyn tefsîrinde evlenme teklifinin anlamı hususunda şöyle deniliyor: İnsanın şöyle demesi gibi: sen güzelsin, senin benzerin bulunur mu? Nice kimseler seni istiyor".
Fatıma binti Kays'tan rivayetle:
"Kocam beni boşayarak gönderdi. Elbisemi sıkıca giyerek Rasulullaha geldim. Rasulullah: 'Kaç talağın var?' diye sordu. Bende: 'Üç', dedim. Rasulullah: 'İddetin biterse bana haber ver', dedi."[52]
Nevevi diyor ki: "Bain talakıyla boşanmış birine evlenme teklif edilebileceğine dair bu hadiste delil var. Bu bize göre (yani Şafıilerde) de doğrudur."[53]
Üsame'ye olan sevgisinden dolayı Hz. Peygamber'in Fatıma binti Kays'a evlenme teklif etmesinde şaşılacak bir şey yoktur. (Çünkü o ilk muhacir kadınlarından olup akıllı ve güzel biriydi).[54]
İbni Abbas: "Kadınlara evlenme isteğinizi üstü kapalı bir biçimde bildirmenizde bir sakınca yoktur" âyetinin tefsîrinde şöyle diyor: Evlenmek isteyen şahıs der ki: 'Ben evlenmek istiyorum. Eğer arzularsa saliha bir kadın beni mutlu eder.[55]
Taberi, evlenme teklifinin keyfiyeti konusunda tefsîrinde çeşitli rivayetler aktarır. İşte bunlardan bazıları:
İbn Abbas diyor ki: "Ben kendisine güzel sözle teklif edilen kadının durumunu hoş görüyorum".
Kassım b. Muhammed diyor ki: "Ben sana istekliyim. Ben sana hayranım. Ve buna benzer sözler..."
Mücahid diyor ki: "Sen çok güzelsin, seninle evlenmek isteyen çok kimse var, senin güzelliklerin oldukça fazla..."
Sündi diyor ki: "Yanına giderek selam vermesi, isterse hediye vermesi ve hiçbir şey konuşmaması..."
Sekine binti Hanzala anlatıyor:
"Ebu Cafer Muhammed b. Ali yanıma geldi, bende iddetliydim. Bana dedi ki: 'Ey Hanzala'nın kızı! Beni tanıdın mı? Ben Rasulullah'ın yakınlarından biriyim1, dedi. Ben de: 'Ey Ebu Cafer! Allah seni affetsin, beni iddetim içerisinde mi istiyorsun?1 dedim. O da : 'Çok istiyorum, ancak sana Rasulul-lah'a olan yakınlığımı ve konumumu haber verdim1, dedi."
Ebu Bekir b. Arabi evlenme tekliif etmenin tefsirinde şöyle diyor: "Bu konuda seleften birçok şey rivayet olmuştur. Bunların tamamı bence iki kısma ayrılır: Birincisi; kadına velisinin hatırlatması. 'Benden önce onu kimse istemedi1, demesi. İkincisi; Aracı olmaksızın kadına işaret edilmesi. Burada kendisini doğrudan kadına anlatması. Bununla ilgili yedi lafız vardır... Üçüncüsü: 'Kadına sen çok güzelsin. Benim kadına ihtiyacım var. Allah sana hayırlı nasipler versin', demesi."[56]
Görüşme Sırasında Bakmanın Şer'i Sınırları
Sehl b. Sa'd'dan rivayetle:
"Bir kadın Rasulullah'a gelerek: 'Ey Allah'ın Rasulü! Kendimi sana hibe etmeye geldim', dedi. Rasulullah ona aşağıdan yukarıya iyice baktıktan sonra başını önüne eğdi."[57]
Buhari bu hadisi "Evlenmeden önce kadına bakma" babında naklet-miştir. Hafız İbn Hacer diyor ki: "Cumhura göre, evlenecek erkeğin evleneceği kıza bakmasında bir sakınca yoktur."
Yine cumhura göre yüz ve elin dışında kalan yerlere bakamaz. Evza-i diyor ki: 'Avret mahlli hariç diğer kalan kısma bakabildiği kadar bakabilir1, îbn Hazm diyor ki: 'Her tarafına bakabilir'. Bu konuda Ahmed'den üç rivayet
var. Birincisi: Cumhurun görüşü gibi. İkincisi: Genel olarak görünene yerlere bakılabilir. Üçüncü olarak: Soyut olarak bakılır. Yine cumhur diyor ki: İsterse kadına izinsiz olarak da bakabilir. Malik'ten gelen rivayette ise izni şart koşuyor.[58]
Ebu Hureyre rivayet ediyor: "Rasulullah'ın yanındaydık. Adamın biri Hz. Peygambere gelerek Ensar'dan bir kadınla evleneceğini haber verdi. Hz. Peygamber de ona: 'O kadına baktın mı?' dedi. O da: 'Hayır', dedi. Hz. Peygamber: 'Git ve ona bak. Ensar'ın gözünde birşey vardır."[59]
Muğire b. Şu'be rivayet ediyor: "Bir kadınla evlenme isteğimi Hz. Peygambere söyledim. O da: 'Ona bak. Aranızda ülfetin devam etmesi için iyidir', buyurdu."[60]
Ebu Ahmed es-Sadi'nin rivayetine göre Rasulullah şöyle buyurmuştur: "Sizden biri bir kadınla evlenmek isterse ona bakmasında herhangi bir sakınca yoktur."[61]
Muhammed b. Seleme diyor ki: "Bir kadınla evlenmek istiyordum. Bunu kendisinden gizledim. Ta ki kendisine ait bir hurmanın altında ona bakın-caya kadar... Bana denildi ki: 'Sen Hz. Peygamber'in arkadaşlarından biri olarak böyle mi yapıyorsun?[62] Zira Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: 'Allah bir kimsenin kalbine bir kadınla evlenme isteğini atarsa ona bakmasında bir sakınca yoktur."[63]
İbn Cafer rivayet ediyor: "Ömer b. Hattab, kızını Ali'ye teklif etti. Kızın küçük olduğu hatırlatıldı. Ona dediler ki: 'Geri çevirebilirsin. Fakat seni ona gönderelim de bir bakarsın', dediler. Ali de ona baktı ve beğendi."[64]
İbnu'l-Cevzi" Seydu'l Hatır" adlı kitabında diyor ki: "Kim kadınla ko-nuşabilirse ona dikkatlice baksın -şüphesiz güzellik ağız ve gözdedir-.[65]
Mülahaza:
Burada birşeye dikkat çekmek istiyorum. Kadının evlenmeye ön hazır-lıklı olması için zahiri zinetle süslenmesinde bir sakınca yoktur. Hatta şeriat zorluğun kaldırılmasıyla ilgili daha fazla şeyler kaydediyor: Genel olarak kadının zahiri zineti güzeldir...
Daha önceki bölümde Rasulullah (s.a.v.)'ın şu sözü geçmişti: "Andol-sun ki eğer Usame cariye olasaydı evlendirinceye kadar onu süsler zinetler-dim."
Yine sebia binti'I-Haris'in hadisi geçmişti.. Nifası son bulunca evlenmek için süslendi.36b (Ahmed'in rivayetinde ise: Sürme çekip, boya sürüp hazırlık yapmıştır.)
Zahiri zinet -dördüncü kitabın sekizinci bölümündeki araştırmada geçmişti- elbise zinetine ek olarak yüzük sürme ve boya gibi el ve yüz zinetidir. [66]
Teklif Döneminin Önemi:
Teklif, evliliğin başlangıcıdır. Söz dönemi ise güzel bir hazırlık dönemidir. Bu dönemde eşler arasında uyum ve ahenkliliğin sağlanması temenni edilir. Her bir eş için kendi arkadaşını seçme özgürlüğü ilkesi belirlenince, bu seçimin delile dayanması gerekir. Bu delil sayesinde eşler arasında birbirleriyle olan münasebet bilgisi oluşur. Şayet hayat şartları tekliften önce bu bilginin oluşmasına olanak tanımazsa aşağıdaki merhaleleri izlemek mümkündür:
Birinci merhale: Kızın haberi olmadan görme işini gerçekleştirmek uygundur.
Bu erkeğin söz yaparak ondan vazgeçip kızın duygularını yaralamasından daha iyidir. Bu konuda Şafii mezhebinin en tanınmış alimlerinden İmam Nevevi diyor ki: Mezheplerimiz; Maliki, Hanbeli ve cumhur bu bakışı (evlenecek erkeğin bakışı kasdediliyor) kadının izin vermesi şartına bağlamıyorlar. Hatta kadının haberi olmadan ve duyurulmadan gerçekleşmesini söylüyorlar... Nitekim Hz. Peygamber bu hususta mutlak anlamda izin vermiş olup kızdan izin isteme şartını koşmamıştır, çünkü kız genellikle utanır. Zira bu hususta aklın çelinmesi sözkonusudur. Belkide erkek kadını görüp hoşuna gitmeyerek onu bırakabilir. Böylece kız kırılır ve eziyet duyabilir.. Bu nedenle ashabımız diyor ki: Evlenme teklifinden önce bakması müs-tehaptır. Taki kızı beğenmeyip bıraksa söz sonrasının aksine eziyet olmaz.[67]
Ailesine gelince, görme işi onların bilgisi olmaksızın gerçekleşmiyorsa bilmelerinde bir sakınca yoktur.
İkinci aşama: Adam teklif yapmaya tam karar verdikten sonra kızın ailesine bildirir, ailede durumu kıza açıklar. -Özellikle günümüzde fikri eğilimlerin çeşitlilik göstermesinden dolayı- tanışmanın fiziki görüntüden ziyade genel olarak şahsi tanışmaya ulaşması daha uygundur. Bu sebeple erkekle beraber bazı yakınları kızı görmek için gelirler, kız da erkeği yakından görür, her ikisi de birbirinin genel özelliklerini tanır ve bu görüşmenin neticesinde kabul ya da red ettiği tesbit edilir... Bu konuda çabuk davranıp erkek ya da kız tarafındaki bağlantısı bulunan insanlarla şahsi bilgiler hemen ulaştırılmalıdır.
Velilerin, kız ve erkeğin birbirlerini görmelerini, beraberce konuşmaların, kişisel tanışmalarını kolaşlaştırmaları gerekir. Çünkü -genel anlamda dünya işlerinde- kolaylık vardır. Rasulullah şöyle buyuruyor: "Kadını isteyen kimseye mihirde kolaylık vardır. "[68]
Sözden önce istihare: Allah kadın ve erkeğe nişan için göğüslerini açtığı zaman her ikisinin de söz yapılmadan önce tevfık ve kolaylık isteyerek Allah'tan istihare etmeleri güzel olur...
Cabir (r.a.) rivayet ediyor: "Rasulullah bize Kur'an'dan sûreler öğrettiği gibi işlerimizde istihareyi öğreterek şöyle buyuruyordu: 'Sizden bir önemli bir iş yapmak isterse farzın dışında iki rekat namaz kılsın ve şu duayı okusun: "Allahumme inni estehiruke bi ilmike ve estakdiruke bi kudretike ve es'eluke min fadlike'l a'zim...[69]
Hadiste de görüldüğü gibi istiharede maksat, kulun Allah'a tevekkül etmesi, en iyisini seçmesi için işleri yüce Allah'a havale etmesidir..Fakat tevekkül ve havale etme ancak insanın en iyiyi yakalamak için gerekli çabayı sarfetmesinden sonra doğru olabilir. İnsan kendi gücü oranında bir işi elde etmeye karar verir sonra da alim ve kadir olan Allah'a sığınarak verdiği kararın hayır ise gerçekleşmesini, şer ise uzaklaşmasını ister. Kulun istihareden sonra rüyada görmeyi ya da kalbin genişlemesini beklemeden işine devam etmesi gerekir. Çünkü bu hadiste varid olmamıştır. İnsanın kalb hisleri ve duyguları anbe an değişmesi gözönünde bulundurulursa bu kişiyi kuşkuya götürebilir. Bir de istihare yapılan meselenin olumlu ya da olumsuz olma durumu düşünüldüğünde, biiraz daha önem arzedebilir.. Evleneceği şahsıgörmeyle ilgili iki soruya şimdi cevap:
Birinci soru: Hadiste varid olmaması hasebiyle kızın evleneceği erkeği görmesi hakkında... Buna şöyle cevap veriyoruz: Muğire'nin hadiisine baktığımız zaman Rasulullah (s.a.v.)'in şu hikmeti zikrettiğini görüyoruz: "Aranızda devamlılığın olması için bu daha iyidir." İşte bu hikmetin aynısı kadının evleneceği erkeğe baktığı ve hayat ortağına kalbi mutmain olduğu zaman en güzel bir şekilde gerçekleşir.
Yine Rasulullah (s.a.v.)in şu sözü: "Erkek nikahlamak arzusuyla kadına bakabiliyorsa bunu yapsın". Erkek için durum böyle olunca kadının evleneceği erkeğe bakmasıyla sının aşmış ya da hakkı olmayan bir şeyi istemiş olur mu hiç? "el-Mühezzeb" adlı eserin sahibi Ebu İshak Şirazi şöyle diyor: "Kadın bir erkekle evlenmek isterse ona bakması caizdir. Zira erkeğin kadında hoşuna gittiği şeyler kadınında erkekte hoşuna gittiği şeyler olabilir.[70]
ikinci soru: Hadis-i şerifte geçmemesi hasebiyle genel kişisel özellikleri taanımak ve karşılıklı görüş alış-verişinde bulunmak için oturum düzenleme hakkında... Bir kez daha okuyucuyu Rasulullah'ın şu sözüne götürmek istiyoruz: "Erkek nikahlanmak arzusuyla kadına bakabiliyorsa bunu yapsın." Evlenmek isteyen kadın ve erkeğin birbirlerinin genel özelliklerini tanımalarına engel olarak dış görünüşe bakmalarıyla yetinebilir miyiz? İbn Cevzi'nin sözü önceden geçmişti: "Erkek evleneceği kızla konuşabilirse buna dikkat etsin...."[71]
Teklif Süresinin Âdabı:
Bir kimse kardeşinin teklifi üzerine teklif yapmasın:
Nafi İbn Ömer (r.a.) dan: "Rasulullah (s.a.v.) birinin yaptığı satış üzerine satış yapmayı ve birinin yaptığı teklif üzerine teklif yapmayı yasakladı. Ancak teklifi yapan teklifinden vazgeçer ya da izin verirse durum farklı."[72]
Nişanlıya yabancı biriymiş gibi davranma:
Nişan, akit olmayıp evliliğe bir ön hazırlıktır. Bu sebeple nişanlı erkek için ancak yabancı erkeğe helal olan şeyler helaldir. Yabancı erkekle görüşmenin adabı; yüz ve eller hariç bütün bedeni kapatacak şekilde elbise giyme ve onunla halvet halinde kalmama şeklindedir.
Görüşme ve hediyeleşmenin mendup oluşu:
Nişanlıların kızın mahremlerinin hazır olmasıyla birlikte görüşmesi daha fazla tanışmayı ve daha fazla görüş açılarının yaklaşmasını kolaylaştırır. Meeşreplerin ve kültürlerin birbirine karıştığı günümüzde bunun daha da bir önemi vardır. Hediyeleşmeye gelince Rasulullah (s.a.v.) şöyle diyor: "Hediyeleşin, sevişin."[73] Erkeğin nişanlısına hediye vermesi, aralarında sevgi tohumunun atılmasına neden olur.
Eşler arasında denkliği gözetme teklifin tamamlanmasının şartıdır:
Hz. Aişe rivayet ediyor: "Ebu Huzeyfe, Salimi çocuk edinerek kardeşi Hint binti velid b. Utbe b. Rebia'nın kızıyla evlendirdi."[74]Nesai'nin rivayetinde ise: "Hind binti Velid b. Utbe ilk muhacir kadınlarındandı. O, gün Ku-reyşin en güzel dul kadınlarından biriydi..."[75]
Hz. Aişe rivayet ediyor: "Rasulullah şöyle buyurmuştur:[76] "Kadın dört şeyi için nikahlanır: Malı, soyu, güzelliği ve dini... Sen dindar olanı seç1..."[77]
Sehl (r.a.)'dan: "Rasulullah'a bir adam uğradı. Rasuîullah: 'Bunun hakkında ne diyorsunz?" dedi. Orda bulunanlar: 'Münasip biri; teklif etse evlenilir, aracı istese aracı olunur, söz söylese dinlenir1, dediler. Rasulullah bunun üzerine sustu. Sonra Rasuîullah'a yoksul mülümanlardan biri uğradı. Rasulullah 'bunun hakkında ne diyorsunuz' dedi. Orada bulunanlar da 'münasip biridir teklif etse evlenilmez, aracı istese aracı olunmaz, söz söylese dinlenmez1, dediler. Bunun üzerine Rasulullah: 'Yeryüzünü dolduranlardan bu daha hayırlıdır1 buyurdu."[78]
Buhari, bu dört hadisi "din yönünden denklik" babında naklediyor. Hafız İbn Hacer diyor ki: 'Denklik meselesinin dine ait olduğu kesinleşmiştir. İbni Ömer, İbni Mes'ud, tabiinden Muhammed b. Şirin ve Ömer b. Abdula-ziz'den böyle rivayet olunmuştur. Cumhur denkliği nesep yönünde almiştır... Denkliğin nesep yönünde olduğuna dair hiçbir hadis yoktur'. Bezzar'ın Muaz'dan merfu olarak naklettiği: 'Araplar, bazıları bazılarıyla denktir. Köleler, bazıları bazılarıyla denktir' hadisine gelince senedi zayıftır."[79]
Yine İbn Hacer diyor ki: "(Mikdad b.Esved'in nikâhı altındaydı). Mik-dad Amr el Kendi'nin oğluydu. Esved b. Abd Yağus Zühri onu çocuk edinmediğinden dolayı ona nisbet edilmiştir. Eğer denklik, nesep yönüyle kabul edilseydi Mikdad'ın o kızla evlenmesi doğru olmazdı. Çünkü o nesep yönünden üstündü. (Buna şunu ekliyorum: Ebu Huzeyfe'nin kölesi Salim'in Ve-lid'in kızı Hintle evlenmesi caiz olunca) denkliği nesep itibariyle alanlar, şöyle cevap veriyorlar: Çünkü buna kız ve velisi razı olmuştur. Dolayısıyla onların denklikteki hakları sakıt olmuştur. Denklik nesep itibariyle bir esas kabul edilirse bu doğru bir cevaptır."[80]
Malı ve Nesebi için sözüne gelince... Buradan şu mana çıkarılır: Saygın bir nesebe ait olan kimsenin dini neseple çelişmeyen bir soylu kimseyle evlenmesi müstehaptır... Ancak din, Ön planda tutulmalıdır.(Güzelliği için sözüne gelince) Buradan güzel kadınla evlenmenin mubah olduğu çıkarılır. Ancak güzel olan kadın din yönüyle çelişki arzetmeyecektir. (Dindar olanı seç sözüne gelince) Din ve mürüvvet sahibi olan, herşeyden önce dini ön planda tutanla evlen anlamına gelir. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyuruyor: "Kadınlarla güzelliği için evlenmeyiniz. Umulurki güzellikleri kaybolabilir. Onlarla malları için evlenmeyiniz. Umulur ki malları aşın davrranmala-rma sebep olabilir. Fakat onlardan dindar olanla evlenin. Dindar bir cariye daha iyidir"...Kurtubi diyor ki: "Hadiste geçen bu dört haslet için kadınla evlenme arzulanır. Bu, pratikte yaşanan ve gerçekte var olan bir durumdur. Ha-* dişin zahirinde bütün bunların kasdettiği açıktır. Ne var ki dinin kasdedilme-si önceliklidir. Burada hiç kimse bu hadiste denklik için dört şeyin alınacağını, yani bu dört haslete indirgeneceğini sanmasın. Bunu her ne kadar denkliğin ne olduğu hususunda ihtilaf e tselerde, hiç kimse söylememiştir[81]
Urve (r.a.) Hz. Aişe'ye: "Yetimlere adil davranma hususunda korkarsa-nız' âyeti sorulduğunda, şöyle cevap verdi: 'Ey kız kardeşimin oğlu! Bu yetim velisinin evinde olur. Güzelliği ve malından ötürü arzulanıp mihiri azaltmak istenir. Bu durumda mihrinin tamamlanmasında adil davranıhncaya kadar nikâhlanmalan engellenir."[82]
Buhari bu hadisi "Malda denklik, fakir ve zenginlerin evliliği" babında nakîetmiştir. Hafız İbn Hacer diyor ki: Evlilikte denkliği şart koşanların yanında maldaki denklik meselesi ihtilaflıdır. Şafii mezhebinin meşhurlarına göre denklik gerekmez. "İfsah" sahibinin Şafiiden rivayetine şöyle diyor: Denklik; din, mal ve neseptedir. Ebu Tib Samiri ve bir grup cemaata göre malda denklik kesinlikle gerekli...
Maverdi ise şehirde oturanlarda gerekli olduğunu, şehir dışında oturanların ise mala değil de nesebe önem verdiklerini belirtmiştir...[83]
Denklik konusunda alimlerin görüşlerini açıkladıktan sonra, özet olarak diyoruz ki: İslâm, birinci derecede denkliğin din ve ahlâki yönde olmasını kabul eder. Özellikle Rasulullah şöyle diyor: "Meniniz için seçiniz. Denkleri e ilendiriniz ve onlarla evleniniz."[84] Yine diyor ki: Size ahlâkını ve dinini beğendiğiniz birisi dünürcü gelirse onu evlendiriniz. Böyle yapmazsanız, yeryüzünde fitne ve fesadı yayarsınız"[85]
Din ve ahlâki yönden denkliğe ek olarak çağımızda önemli olan diğer durumlar da vardır: Yaş, kültürel ve sosyal seviye gibi... Bunları gözetmek eşler arasında anlayış ve uyumun sağlanmasına yardımcı olur. Zira bunlar şer'an muteber sayılan maslahatlardır. Fakat her halükârda dini ve ahlâki fazilet kendisini gösterir. Bunun yanında yaş ya da kültürel, sosyal seviye büyük ölçüde zayıf kalır ve aralarındaki büyük fark görülür.
Hz. Peygamber'in Hz. Hatice'yle evlenmesine ve evliliğin onbeş sene yaş farklılığı olmasına rağmen, başarılı olmasına gelince bunun sebebi bir yönden Rasulullah'ın üstün ahlâkı diğer bir yönden ise Hz. Hatice 'nin sahip olduğu akıl, mürüvvet ve fazilet olgunluğuydu. Aynı şekilde Hz. Peygamber'in aralarında kırk ya da daha fazla yaş farkı olmasına rağmen Hz. Ai-şe'yle olan evliliğinin sebebi de Allah'ın Rasulü'nün boyandığı yüce ahlâktı..
Bütün erkekler Rasulullah değil, bütün kadınlar da Hatice ve Aişe değildir. Bu, bu gibi durumları tesbit etmeden önce bizi daha fazla araştırma ve incelemeye çağırıyor. Şunu bilmeliyiz ki; Büyük yada küçük yaşlılarla evlenmek bir kaide değildir. Bu Rasulullah içinde aynıdır. Rasulullah'ın hanımlarının büyük bir bölümü yirminin üzerinde, bazılarıda otuzun üzerindeydi. Düşünelim. Ebu Bekir ve Ömer'in kabul etmediği Hatice'yi Rasulullah nasıl kabul etti.
Beride rivayet ediyor: "Ebu Bekir ve Ömer (r.a.) Fatıma'ya dünürcii gittiler. Rasulullah: 'Onun yaşı küçük' dedi. Bunun üzerine Ali istedi ve onunla evlendi".[86]
Sundi hadisin şerhinde diyor ki: Hadiste geçen "fe hatebe ha" "fe"den de anlaşıldığı gibi "Hemen, akabinde, mühlet vermeden evlenmek istedi, demektir. Bilindiği gibi Fatıma'nın küçüklüğü ona bakıldığında hemen hissediliyordu. Şunun da bilinmesi gerekir ki:[87] Ülfete yakın olması için yaş uygunluğu yada yakınlığını gözetmek gerekir.. Bu durum Hz. Aişe'nin evliliğinde olduğu gibi terkedilebilir de." [88]
Evlenme Teklifinden Önce Sevme / Aşık Olmanın Hükmü
Allah'ın insanları yarattığı fıtratta erkeğin kadına meyli, onunla sohbet etme arzusu ve huzur bulması vardır. Aynı şekilde kadının erkeğe meyli, onunla beraber sohbet etme arzusu ve onu kendisine dayanak edinme duygusu vardır. Allah bütün bunları gerçekleştirmek için doğru bir yol koymuştur. Bu da evliliktir. Erkeğin kadına teklif yapması ki bu genelde böyle olur, evliliğin başlangıcıdır. Her iki durum da meşrudur. Bu istek kadının daha önce haberi olmaksızın temiz bir ailenin evlendirme üzerine salt bir arzusu da olabilir beğenilen ve takdir edilen bir netice de olabilir. Bazen -çok nadir-kalbi meyil nefsî bir heva olabilir. Sadece Allah insanların akıllarında ne dolaştığını ve kalblerinde ne geçtiğini bilir. Hertür seviyedeki bu meşru isteklerin dayandığı delili vardır.
a) Kur'an-ı Kerim'de; Allahu Teala diyor ki:
"Böyle (iddetin bekleyen) kadınlara evlenme isteğinizi üstü kapalı biçimde bildirmenizden yahut içinizde tutmanızdan dolayı size bir günah yoktur. (Çünkü) Allah, sizin onları anacağınızı bilmektedir. Sakın (kapalı teklifi sırasında), iyi söz söylemeniz dışında, onlarla bir gizli (buluşmaya) sözleşmeyin ve farz bekleme süresi dolmadan nikâh bağını bağlamaya kalkmayın ve bilin ki, Allah içlinizden geçeni bilir. Ondan sakının ve yine bilinki, Allah bağışlayandır, halimdir," (Bakara, 235).
âyet-i kerime, her düzeydeki isteği içerecek bir şekilde gelmiştir. Bu âyetin te'viliyle ilgili Taberi tefsirinde şu görüşler yer almıştır;
Suddi diyor ki: "Dilerse yanına gidip selam verebilir, hediye yapabilir ve hiçbir şey konuşmaz."
Kasım b. Mukammed diyor ki: "Ben sana istekliyim, ben senin üzerine düşkünüm, sen benim hoşuma gidiyorsun."
İbn Abbas diyor ki: "Ben kadını işinden dolayı seviyorum."
Malik diyor ki: "Ben senden hoşlanıyorum, seni seviyorum, şeklinde olabilir."
b) Sünneti Mutahharadan:
Evlilikte herhangi bir saliha kadına rağbet:
Enes b. Malik anlatıyor: "Rasulullah Ensar'dan bir kadını babasından Cüleybib'e istedi. Hatta kadının annesine de haber verilmesi istendi. Kadının babası karısına giderek meseleyi haber verdi. Karısı da: Hayır! Vallahi olmaz. Onu falana falana vermedik. Enes diyor ki: 'Bu sözleri perdenin arkasından bir cariye dinliyordu1. Cariye söze katılarak: 'Rasulullah'ın isteğini geri mi çeviriyorsunuz. Rasulullah ona razı olmuş ise onunla evlendirin', dedi. Bunun üzerine kızın anne ve babası; 'Sen doğru söylüyorsun1, dediler. Sonra babası Rasulullah'a giderek: 'Senin bizim için razı olduğuna biz de razı oluruz', dedi. Rasulullah: 'Ben ona razı oluyorum', dedi ve onunla evlendirdi. Medine ehli de ona yardım etti. Enes b. Malik diyor ki: 'Medine'de ondan daha fazla nasipli bir dul görmedim."[89]
Kadının hoşa gitmesi:
Enes b. Malik anlatıyor: "Rasulullah, Hayber savaşını yaptı... Bize zorluk isabet etti.. Esir kadınlar bir araya toplatıldı. Bir adam Rasulullaha gelerek: Ey Allah'ın Nebisi! Bana Kureyz ve Narin efendiisi olan Safiyye binti Hay verildi. O ancak sana uygun olur, dedi. (Bir başka rivayette [90]: Rasulullah'a Safiyye binti Hayy'ın güzelliği anlatıldı. Rasulullah'ta onu bana çağırın, dedi. O da gelince Hz. Peygamber ona baktı ve kendisine teklif eden adama dedi ki: 'Esir kadınlardan bir başka cariyeyi al'. Enes diyor ki: 'Rasulullah onu azad ederek, onunla evlendi."[91]
Görülüyor ki Safiyye güzel görünümüyle birlikte asaletli birisiydi. Bundan dolayı sahabe "ancak sana uygun olur" demişti.
Kalbin meyli ve kadına olan sevgi:
İbn Abbas anlatıyor: "Bir adam Rasulullah'a gelerek şöyle dedi: 'Yanımızda yetim bir kız var. Buna birisi varlıklı, birisi de yoksul iki dünürcü geldi. Kız, yoksulu istiyor; biz ise varlıklıyız. Bunun üzerine Rasulullah: 'Birbirini seven iki kimse için nikâhtan başkası düşünülemez', buyurdu.[92]
Evlilikte salih bir erkeği isteme:
Sad b. Halid naklediyor: 'Ümmü Hakim binti Kariz Abdurrahman b. Avf a dedi ki: 'Beni birkaç kişi istedi. Sen hangisiini dilersen onunla evlendir.' Oda: 'Beni kabul eder misin?' Ümmü Hakim'de: 'Evet', dedi. O da: 'Seninle evlendik', dedi.
Belirli bir adamdan hoşlanma:
Daha önce Sebia Eşleminin hadisinde evlenmek için nasıl süslendiğini biri genç ve biri orta yaşlı olmak üzere iki aadamın onu istediğini ve onunla genci tercih ettiğini görmüştük.
Kalbin meyli ve belirli birini sevme:
Burada daha önce aktardığımız "Birbirini sevenler için evlilikten başka bir şey düşünülemez" hadisi aktarılır. Çünkü kadının yoksul bir adamı istediğini ifade ediyordu.
Hafız İbn Hacer, Vahibe hadisinin şerhinde (daha önce geçmişti) bu anlamda şöyle diiyor: "...Kim kendisinden daha yüksek birisiyle evlenmek isterse utanılacak hiçbir şey yoktur... Özellikle sahih bir gaye ve salih bir amaç olduğu sürece...[93]
Tekliften önce sevginin meşruluğu ile ilgili kaideler:
İbni Abbas'tan: "Hz.Peygamber seriye gönderdi ve ganimetle döndüler. Aralarından bir adam dedi ki: 'Ben onlardan değilim. Onlardan kadına aşıktım böylece onlara katıldım. Bırakın beni ona bakayım Sonra da bana dilediğinizi yapın', dedi. Hemen kafasını vurdular. Daha sonra aşık olduğu kadın geldi ve üzerine düşerek birkaç nefes aldıktan sonra düşüp öldü. Rasulullah'a gelip olayı haber verdiklerinde:' İçinizde hiç mi bir merhametli adam yoktu?1 dedi."[94]
Hadis, sevgi duygusundan dolayı -fesada götürmediği sürece- bir sakınca olmadığını ifade ediyor. İki aşığın haberini Rasulullah'a haber vermek için sahabelerin merakına bakın. Yine Rasulullah'ın hikâyeyi tam bir şekilde dinlemesine, bu iki aşık için acıma duygusunu ortaya koymasına ve sahabelerin yaptıklarını "İçinizde merhametli bir adam yok muydu?" şeklinde kınamasına bakın.
Erkeğin kadını sevmesi, kadının da erkeği sevmesi Allah'ın insanı yarattığı fıtrattan kaynaklanan insanî bir duygudur. Bu aklî ve bedenî olgunluk derecesine ulaştıktan sonra diğer cinse bir meyildir. Bu meyi ve bunu takip eden sevgi asıl itibariyle pis bir durum değildir. Ancak pislik ve temizlik bu meyilin çıkış çerçevesiyle ilgilidir. Helal olan temiz çerçeve vardır. Yani sevgi, gayesinin güzel olmasıyla güzel bir duygudur. Sevginin gayesi evlilik ise yani birinin diğerini yol arkadaşı, hayat ortağı edinmek ise bu gayelerin en güzelidir..
Sevgi, kadın ve erkek arasında insanî bir duygu olunca ülfet, uyum, anlayış, muhabbet anlamlarının tamamını taşır. Bu hayatın genel akışı içerisinde görülen üzüntüde, darlıkta ve bollukta karşılıklı dayanışmaya hazır olma anlamını da taşır. Böyle bir sevgi iki akıllı insan arasında ancak derin bir bağdan ve uzun bir deneyimden sonra mümkündür. Yine her iki tarafın arkadaşını tanıması, sevgiyi oluşturan ve geliştiren unsurları bilmesi ile mümkündür. Yoksa sadece bir anlık beğeni aldıtıcı bir görüntü ya da arizi bir durumun neticesi olmaktan başka birşey değildir. Kadınla erkek arasında gerçek sevgi olunca durumun böyle olmayacağı kanaatindeyiz. Yapılan bir görüşme sevginin zirvesi olmayıp sadece sevgi yolunun bir başlangıcı olabilir. Yani başlangıç adımı. Bu adımlar birbirini takip ettikçe, ilerleyerek zirveye ulaşabilir ya da gerileyerek tamamen son bulabilir.
Allah güzeldir, güzel olanı sever.. Fakat güzelliklie beraber diğer faziletlerinde olması gerekir. Şaahsın güzelliği ahlâkı ve faziletiyledir. Yani Allah güzellikle beraber hakkı, hakla beraber hayrı sever. Bu sebeple din güzeli sevmeyi kötülemez. Aksine onun için güzelliğin tamamını ister. Onu korumak, kuşatmak, gözetmek ister. Ona karşı yapılan saldırılara ve aşırılıklara karşı onu korumak ister. Böylece evlilik bağlarını iyice sağlamlaştırır. Dünya sıkıntılarının baskısı altında yıpranmaması için onu kuşatır. Tohumlanıl filizlenmesi ve uzaması için onu korur.
Din, sevgiyi övmüştür; onu eleştirmemiştir. Güzellikle beraber olması için hak ve hayır yolunda onunla devam etmiştir. Değerli olan insan hayatı sadece güzellik değildir. Aynı zamanda güzellikle birlikte hak ve hayrı gerçekleştirmektir. Bu da dinin insanî duygulan bastırmak için gelmediği aksine, o duygulan terbiye etmek ve hayır yönüne yönlendirmek için geldiği anlamına gelir. Bu durumda o duygular inşam ve etrafını mutlu eder, kendisini ve etrafını sıkıntıya sokmaz.
"Gafur ve halim" olan rabbimizin insanî duyguların bir başka cinse olan eğilimini ve onunla ilişkisini ne kadar gözettiğine bir bakınız. Gafur ve halim olan rabbimiz, insanîi duyguların diğer cinse karşı harekete geçmesi için alanı genişletiyor... Hatta zorluk döneminde, yani iddet döneminde.. Nitekim Allahu Teala şöyle buyuruyor: "Böyle (iddetini bekleyen) kadınlara evlenme isteğinizi üstü kapalı biçimde bildirmenizden yahut içinizde tutmanızdan dolayı size bir günah yoktur." Gerçekte bu dönem eşin yakında Öölmesinden dolayı zorluk dönemidir. Bu zorluğa rağmen kanun koyucu kadın ve erkeklerden yaşayanların duygularını zorlamasa da ölünün hakkını gözetecek ve yaşayanın hakkını zayi etmeyecek şekilde belirli kurallar koymuştur. Allahu Teala'mn şu âyetini düşünün: "Allah, sizin onlan anacağınızı bilmektedir" Burada âyet taraflar arasındaki gizli duyguları tesbit ediyor. Yine Allahu Teala'nm şu âyetini düşünün: "Sakın onlarla gizli bir sözleşme yapmayın" Burada da sapık davranışlar yasaklanıyor.
Evliliğin, tanışma, teklif, akit ve zifaf olmak üzere aşamaları vardır. Evliliğin bu aşamalan -uzayabilir, kısa süreli olabilir- sevgi duygulanm köreltebilir mi? Güzel tatlı sözü bozabilir mi? Her ne kadar -nikâh akdinden önce- mükemmel sevgi duygulan olsa da haram olan dokunmadan ve haram olan halvetten uuzak durulur. Bu sevgi yanan bir duygu, coşkulu bir sevinç ve büyük bir umut olur.
Evlilik üzere kararlı olununca seven ve sevilenin uygun bir ölçüde olgun olmamalan gerekir. Adaylardan her biri hayat ortağını güzel seçmelidir. Yine gerçekleşecek bir biçimde olmalıdır. Bu da genelde zamanın uzaması-lyla görülen aksaklıklardan kaçınmak için... Mesela, taraflardan birinin duy-gulannda muhtemel bir soğukluğun olması, olağanüstü şartların baskısı altında evlilik planını ilga etme zorunluluğu, evlilikten önce mubah olmayan davranışlara girişme... Birbirlerine helal olmayan yaklaşımlarda bulunma gibi....
Teklif ve zifaf arasındaki zaman uzaması genel bir vakıa olmuştur.
Özellikle de mesken sorununun zorlaştığı bazı çağdaş toplumlarda bu daha fazla görülmeye başlamıştır. Birçok genç uzun yıllar mesleki çalışmalardan sonra müstakil bir ev oluşturmada bir hayli zorlanıyor. Aynı zamanda kan ve kocaya ek olarak ailelerinin şartlarıda yardıma müsade etmiyor. Durum böyle olunca biz her genç erkeğin ve kızın hayat zaruretlerinden biri olan bu zorlu vakıanın çözümü için bir Öneri sunuyoruz. İlim erbabınca tartışılmasını temenni ediiyoruz;
Öneri Özetle şöyle: Müstakil bir ev sağlanamayıp ailesiyle birlikte kalma imkânı da yoksa her ikiside kendi evlerinde kalarak zifaf yapılabilir. Me-sela,hafta sonunda ikisinden birinin evinde yada yakınlarında veyahutta ekonomilerine uygun bir otelde tatil yapabilirler.
Bu Öneriyle ilgili bazı kuralları şöyle sıralamamız mümkün:
1- Kocanın mesleki çalışmada bulunması, az da olsa gelir getirmesi... Yani işsiz olmaması ...Benzeri bir geliri kadındda getirebiliyorsa ne güzel...
2- Her iki çiftin de çocuk yapmayı ertelemesi...Ancak erkeğin ya da kadının aileleri çocuğaa bakabiliyorsa bu başka.
Son olarak evlenme teklifinden önce sevmenin meşruluğunu ispatlamakla beraber deneyimlerin ortaya koyduğu şeyleri tesbit etmemiş gerekir.
Fıtri cinsel eğitim -ve onu takip eden bedeni güzellik, güzel görünümün hoşa gitmesi- büyük kuşatıcı sevginin dinamiklerinden biridir. Ancak bunu başka dinamiklerinde desteklemesi gerekir; güzel ahlâk, iyi bir aile, hoş bir meslekle birlikte uygun sosyal ve kültürel seviye gibi... Fakat bunların evginin dinamiklerinden biri olmasıyla, hoşa gitmenin, sevgi duygusunun temel unsuru oluşu ve ondan başka bir şeyin olmaması arasında büyük fark vardır. Şöyle dediğimizde mutmain oluruz; Bu büyük bir sevgi değildir. Aksine azgın cinsi bir özlem olup hızla sona erer.
Evlilikten önce olan her coşkulu sevgi evlilikten sonra devam etmez. Çünkü o coşkulu sevgiyi koruyacak, geliştirecek gıdalar bulunmaz. Zorluklara karşıdayanışma ve karşılıklı hoşgörü sağlayacak gıdalar. Neticede sevginin durgunluğunu evliliğin başansızlığı ve ayrılma izler.
Her evlilik duygu bağlarının tam gelişmesiyle oluşmayabilir. Çoğu zaman karşılıklı hoşgörü, iyi ilişki, güzel ahlâk ve vefa sayesinde duygu bağla-n güçlenir. Bazen bu duygu sakin bazen de coşkun olup hayatın sonuna kadar eşler arasında devam eder.
Evlilik bağının sevgiyi azalttığını söyleyen kimseler iftira ediyorlar, sevgi boş bir oyalanma olmayıp üstün bir duygudur. Bunu evlilik bağı daha da güçlendirir. İyi ilişki daha da yüceltir. Değerli okuyucu, Peygamber döneminde eşler arasındaki büyük sevgiyi görteren bir çok nass görecektir (Altıncı bölüme bakınız).[95]
Yine çocukların olması sevgiyi azaltır diyenler iftira ediyorlar. Çocuklar sevgi ağacını besleyen su gibidirler. Aynı zamanda onlar sevginin çiçeği ve meyvesidirler. Rasulullah'ın Hz. Hatice'ye olan sevgisini açıklarken şöyle diyor: "O tek bir kadındı. Benim ondan çocuklarım var." [96]
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
[1] Müslim, c. 4 s. 178
[2] Taberani:Evsat Bkz:Sahihu'l-Camiu's Sağır, Hadis no: 6024.
Beyhakî: Bkz:Sahihu'l-Camiu's-Sağır Hadis no:443.
[3] Bkz: sahihul Camiu's-Sağır Hadis no: 5231.
[4] Hakim: Müstedrek Bkz:Sahihu'l-Camiu's-Sağır Hadis no: 900.
[5]Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 4/11-12.
[6]Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 4/12-14.
[7] Buhari, c, 7 s. 208.
Buhari, c.ll, s. 4. Müslim, c. 4 s. 129.
[8] Fethu'l-Bari:c.ll,s. 5.
[9] Buhari, cll, s. 13. Müslim, c. 4 s. 128.
[10] Beyhaki'nin rivayeti Bkz: Sahihu'l-Camiu's-Sağir, Hadis no:4285
[11] Bkz:Sahihu'l-Camiu's-Sağir, Hadis no:3045
[12] Buhari, c. 11, s. 19 Müslim, c. 4, s. 129
[13] Fethu'l-Bari: c. 11, s. 10-11.
[14] Müslim, c. 3, s. 195.
[15] Buhari, c. 10, s. 472.
[16] Bkz: Sahihu'l-Camiu's-Sağir, Hadis no:İ350.
[17] Bkz: Sahihu'l-Camiu's-Sağir, Hadis no: 5155.
[18] Buhari, c. 11, s. 80.
Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 4/14-17.
[19] Müslİm, c. 3, s. 119.
[20] Sahihu Süneni Ebi Davud, Hadis no: 2552.
[21] Eeyhaki: c. 5, s. 228.
[22] Müslim, c. 4, s. 196.
[23] Müslim, c. 8, s. 203.
[24] Buhari, c. 8 , s. 313. Müslim, c. 4, s. 201.
[25] Buhari, c. 11 , s.397. Müslim, c. 4, s. 201.
Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 4/17-18.
[26] Hakim: Müstedrek. Bkz: Sahihu'l-Camiu's-Sağir Hadis no: 3274.
[27] Beyhaki: Sünen. Bkz: Sahihu'l-Camiu's-Sağir Hadis no: 7433.
[28] Sahihu Süneni İbn Mace, Hadis no: 1538.
[29] Bkz. Sahihu'l-Camiu's-Sağir Hadis no: 2231.
[30] Sahihu Sünemi Ebi Davud: Hadis no: 1859
[31] Taberani: Evsat. Bkz. Sahihu'l-Camiu's-Sağir Hadis no: 3304
[32] Buhari, c.7, s. 385. Müslim, c.7 s. 80
[33]Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 4/18-20.
[34] Buhari,c.ll,s.25
[35] Buhari)c.ll, s.95
[36] Müslim, c.3, s.37
[37] Euhari, c.8, s.313. Müslim, c.4, s.201
[38] Buhari, c.ll, s.395
[39] Fethu'l-Bari, cll, s.398
[40] Sahihu Süneni Nesai: Hadis no: 3133
[41] Buhari, e. 11, s. 80
[42] Buhari, c. 11, s. 44. Müslim, c. 4, s. 165
[43] Buhari, c.10, s. 454. Müslim, c. 4, s. 143.
[44] Müslim, c. 8, s. 203.
[45] Sahihu İbn Hıbban: Takrib: c. 9 s. 365.
[46] Sahihu Süneni Ebi Davud Hadis no:1859.
[47] Buhari, c.ll, s.86.
[48] Buhari, c.ll, s.79.
[49] Fethu'l-Bari: cll, s.79
[50] ümdetu'l Ahkâm, c.2 , s.201
[51] Fethul-Bari: c.ll s. 122
[52] Müslim, c. 4 s. 196-199
[53] Bkz. Müslim'in Nevevi Şerhi: c. 10, s. 97
[54] Fethul-Bari: c. 11 s. 402
[55] Buhari, c. 11 s. 83
[56] Ibnu'l Arabi: Ahkâmu'l Kur'an: c. 1 s. 212-213
Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 4/23-28.
[57] Buhari, c.ll , s.86. Müslim, c. 4 , s. 143.
[58] Fethu'l-Bari: c. 11, s. 86-87.
[59] Müslim, c. 4 s. 142.
[60] SahihuSüneni't-Tirmizi: Hadis no:868
[61] Bkz. Sahihu'l-Camiu's-Sağır: Hadis no:521.
[62] Sahihu Süneni Ebi Davud: Hadis no:1832.
[63] Sahihu Süneni İbn Mace: Hadis no:1510.
[64] İbn Kudame: Muğni, c. 7 s. 18.
[65] -Sefareyni: Gizau'l-Elbab c. 2 s. 342.
[66]Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 4/28-30.
[67] Bkz. Müslim'in Nevevi Şerhi: c. 9 s. 210
[68] Bkz. Sahihu'1-Camius-Sağir: Hadis no: 2231
[69] Buhari, c. 3 s. 290
[70] Mecmu-u Şerhi'l-Muhezzeb: c. 15 s. 295
[71] Sefareyni; Gızau'l-Elbab: c. 2 s. 341
Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 4/30-32.
[72] Buhari, c. 11, s.104. Müslim, c. 4, s. 138
[73] Ebu Yu'la rivayet etmiştir. Bkz. Sahih u'1-Camiu's-Sağir Hadis no: 3001
[74] Sahihu Süneni Nesai: Hadis no: 3023
[75] Buhari, c.ll.s. 34
[76] Buhari, c.11, s. 35. Müslim, c. 4, s. 26
[77] Buhari, c.ll s. 6. Müslim, c. 4, s. 175.
[78] Buhari,c.lls. 38
[79] Fethul-Bari: c. 11, s. 33
[80] Fethu'l-Bari: c. 11, s. 36
[81] Fethu'l-Bari: c. 11, s. 36-37.
[82] Buhari, c. 11 s. 39. Müslim, c. 8 s. 239
[83] Fethu'l-Bari: c.ll s. 38.39.
[84] Sahihu Süneni İbn Mace: Hadis no: 1602
[85] Sahihu Süneni 't-Tirmizi: Hadis no: 865
[86] Sahihu Süneni Nesai: Hadis no: 3020.
[87] Bkz, Süneni Nesai'nin haşiyesi: c. 6, s. 62.
[88]Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 4/32-36.
[89] Sahihu İbn Hıbban; Takrib, c. 9, s. 365
[90] Buhari, c. 9 s. 19
[91] Buhari, c. 2 s. 25. Müslim, c. 4 s. 147
[92] İbn Mace sadece Rasulullah (s.a.v.)'in sözünü nakletmiştir. Hadis no:1497 Bkz. Silsiletü'l-Elhadisi's-Sahiha, Hadis no: 624.
[93] Fethu'l-Bari: e.ll s.122
[94] Mecmuu'z-Zevaid: c. 6 s. 209.
Hafızu'l-Haysemi: Taberani Kebir ve Evsafında Hasen isnadla rivayet etmiştir, diyor.
[95] Buhari, c. 8 s. 136.
[96]Abdülhalim Ebu Şakka, Tahrirü’l Mer’e İslam Kadın Ansiklopedisi, Denge Yayınları: 4/36-42.