Her ne kadar mutluluk ve eğlence kavramlarını temel olarak oyun kavramı ile birlikte değerlendiriyor olsak da bireylerin oyun oynama alışkanlıklarının sadece eğlence ve mutluluk ihtiyaçlarının karşılanması ile ortaya çıktığını söylemek eksik bir ifade olacaktır. Özellikle günümüzde her yaştan bireyin can sıkıntısı ve sosyal ihtiyaçlarını karşılama gibi beklentiler ile de oyun başına geçtiği rahatlıkla gözlemlenebilir. Geçmiş yıllarda çoğunlukla çocuklara hizmet eden oyun sektörü günümüzde kendini çok fazla geliştirerek erişkin bireylerin de vazgeçilmezleri arasına girmiştir. Çünkü oyun kavramı artık sokaklardan, parklardan, bahçelerden ve oyun alanlarından taşınarak bir ekrana sığmış ve her yaştan bireyi kolaylıkla etkisi altına alabilecek büyük bir potansiyelle kendi alanında büyük bir evrim geçirmiştir. Bu noktada çocuklarımızın kendilerine yaratabildiği her türlü boş alanda oynadıkları klasik oyunları bir kenara bırakarak (ki bu oyunları çok faydalı bulduğumu da belirtmek isterim) günümüz oyunlarının ne boyuta geldiğini irdelemenin çok faydalı olacağını düşünüyorum. Günümüzün öncelikli uygulamaları olan dijital oyunlar.
Dijital oyun endüstrisinin özellikle pandemi dönemde ‘farklı yerlerde ama birlikte oynama’ gibi söylemlerle faaliyetlerini arttırdığını görüyoruz. Mobil oyun kullanıcılarına baktığımızda Amerika’da yüzde 28, İngiltere’de yüzde 50, Güney Kore’de yüzde 34 ve Almanya’da yüzde 25 artış var. Üstelik kullanıcıların yarısından fazlası daha sonra da oyun oynamaya devam edeceğini söylüyor; yani bu artış dönemsel bir artış değil. Burada önemli olan bu aktivitenin ne zaman tehlikeli ve riskli hale geldiği. 83 milyonu aşkın nüfusu bulunan ülkemizde; 35 milyon mobil oyuncu, 22 milyon bilgisayar oyuncusu, 17 milyon konsol oyuncusu bulunuyor. Oyuncuları cinsiyetlerine göre değerlendirdiğimizde; erkeklerin % 55, kadınların ise %45 oranında oyun dünyasında yer aldığını görüyoruz. Zaten bir mekânda veya parkta bir bankta tek başına oturan ve ellerinde telefonları ile uğraşan bireyleri gözlemlediğinizde bu oranların ne kadar doğru olduğunu gözlemleme şansını rahatlıkla elde edebilirsiniz. Çocuğu, genci, erişkini, yaşlısı demeden herkes bir dijital oyun furyasının içine düşmüş gibi. Dijital oyunlar uğruna, bırakın sokaklardaki oyunların büyük bir ölçüde terk edilmiş olmasını artık evde bile ailecek bu furyanın içerisine teslim olmuş gibiyiz. Tek farklılık yaş kriterine göre oynanan dijital oyunların farklılık göstermesi. Çocuklarımız daha çok aksiyon içerikli dijital oyunların içerisindeyken erişkinler ve yaşlılarımız sanki eskiyi yaşatmak adına tavla ve okey gibi dijital oyun uygulamalarının bağımlısı olmuş durumdalar.
Şu an söylemlerinizde “elimizde uzaya çıkabilecek teknoloji varken geçmişte oynadığımız oyunların peşine mi düşelim?” sorusunun olduğunu hissedebiliyorum. Tabi ki ben de hayatımıza birçok kolaylığı getiren günümüz teknolojisinin en üst boyutta kullanılmasının gerekliliğini savunanlardanım ancak bu noktada işin getirilerine ve bizden götürdüklerine çok fazla dikkat edilmesi gerektiğini ve bu konuda alınması gereken önlemlerin de ön planda tutulmasının gerekliliğini savunuyorum. Getirileri derken özellikle içinde bulunduğumuz pandemi süreci içerisinde sosyal birliktelik ihtiyaçlarımızı bir nebze de olsa karşılamasından, arkadaşlarımız ve sevdiklerimizle eğlenceli vakit geçirmekten ve göz ardı etmememiz gereken bazı gelişimlerden bahsedebiliriz. Birçok anne ve baba dijital oyun dünyası içerisinde bu gelişimleri ön plana alarak bizlere ve özellikle çocuklarımızda ortaya çıkabilecek birçok olumsuzluğu göz ardı edebilir. Evet, ekran başında oynanan dijital oyunlar hızlı düşünme, çabuk kara verebilme, koordinasyon vb. gelişimlere katkı sağlayabiliyor ancak ekran başında geçirilen o sürelerde zararları bence faydalarından çok daha fazla.
Özellikle çocuklarımız ve gençlerimiz ile hiç de azımsanmayacak düzeyde erişkinlerimiz ve yaşlılarımızın farklı mecralar ve farklı cihazlarda dijital oyunları hayatlarının önemli bir bölümlerinde var etmeleri bence dikkatle ele alınması gereken bir durum. O oyunlar içerisinde sadece zaman geçirdiklerini, arkadaşları ile ortak paydalarda buluşuyor olduklarını ve eğlendiklerini düşünmeleri mutlaka değerlendirilmeli ve bu konularda aslında nelere maruz kaldıkları kendilerine net bir şekilde aktarılmalı. Çünkü işin keyif boyutu ile ekran başına geçen bireylerin eğlence adı altında birçok olumsuzluğa farkında olmadan maruz kaldıklarını görmeleri neredeyse imkânsız. Tüm köşe yazılarımda olduğu gibi bu yazımda da erişkinleri artık doğru karar alma yetisine sahip kişiler olarak bir kenara bırakarak çocukları ön plana alacağım. Erişkin bireylerin hem ekran hem de oyun bağımlılığı ile ilgili her türlü bilgiye sahip olmasına rağmen bu alışkanlıklarına devam etmelerine artık bir şey diyemiyorum. Hayatlarının normal seyrinin aksamasına, arkadaş ilişkilerinin zayıflamasına hatta aile içi ilişkilerinin büyük yaralar almasına rağmen bu bağımlılıklarını ortadan kaldırmak adına hiçbir şey yapmıyorlarsa benim de şahsım adına onlara üzülmekten başka yapabileceğim hiçbir şey maalesef yok. Bu noktada çocuklarımızın bilgilendirilmesi gereken çok ince noktalar var. Çünkü çocuklarımız çok masum gördükleri dijital oyunlar içerisinde farkında olmadan nelere maruz kaldıklarını bilebilecek hayat tecrübesine ve bilgiye henüz sahip değiller. Aslında bu yazımda oyun adları ile daha detaylı bir bilgilendirme yaparak, dijital oyunlarla ilgili ön bilgiye sahip olmanız adına sizlere kılavuzluk edebilmeyi çok arzu ederdim ancak telif noktasında bir takım olumsuzluklar yaşamak da istemiyorum. Yine de bu yazının anne ve baba olarak çocuklarınıza oynadıkları oyunlar ile ilgili nelere maruz kalabilecekleri hususunda yeterli bilgiyi aktarabilmenize imkân tanıyacağını düşünüyorum. Gelin öncelikle oyun türlerinden bahsedelim.
FPS (First Person Shooter – Birinci Şahıs Nişancı) oyunlar “Karakterin gözünden oynanabilen oyunlardır”. FPS demek, ateş edilmeden ya da nesne kullanılmadan oyunlara da sanki oyuncu gerecekten yapıyormuş gibi hissiyat veren anlamı da taşır. Bu oyun türü dünya genelinde e-spor oyunlarının da yükselen türü olmayı başarmıştır. RTS (Real Time Strategy – Gerçek Zamanlı Strateji) isminden de anlayabileceğimiz gibi gerçek zamanlı strateji oyunlarına verilen tür ismidir. Oyun haritası üzerinde birçok kaynağı en iyi şekilde yöneterek hem askeri hem de stratejik anlamda rakibe karşı üstünlük kurmaya çalışılan oyunlardır. TPS (Third Person Shooter – Üçüncü Şahıs Nişancı) oyunlar üçüncü şahıs bakış açısı olarak oynanan, karakteri biraz daha gerisinden ve yüksek bir kamera açısına sahip olarak yönetilen oyun türlerindendir. RPG (Role Playing Game – Rol Yapma Oyunu) kavramına tanım olarak baktığımızda, çok geniş bir yeri kaplamaktadır. Bunun sebebini oyun türünün açılımında anlayacağınız gibi rol yapmayı temel alarak oynanan tüm oyunlarda biraz da olsa görebiliyoruz. Tür olarak fazlasıyla geniş bir kitleye hitap etmesiyle birlikte, üretilen içerik açısından da sıkça karşılaşılan bir türdür. MOBA (Multiplayer Online Battle Arena - Çevrimiçi Çok Oyunculu Savaş Arenası) gerçek zamanlı savaş strateji oyunlarının türüdür. Belirli bir oyun haritası üzerinden sıfırdan gelişme gösterilebilen ve oyunun ilerlemesine göre güçlenilen oyun türüdür. H&S (Hack and Slash - Kes ve Biç) bu oyun türü hikâyeyi bir tutam daha geriye alır ve aksiyonu daha çok öne çıkarır. Hack and Slash oyunlarında yönetilen karakterlere genelde yukarıdan bakılır. Bölüm sonu canavarları ve bol sayıda bulunan düşmanların akın akın geldiği fakat kolayca yok edilebilen düşmanların, hızlı ataklar ile öldürülmeye çalışıldığı ve bu aşamada karakter gelişimine odaklanılan oyun türü diyebiliriz. OW (Open World - Açık Dünya) oyunları haritanın oyunculara özgürce dolaşma fırsatı tanıdığı ve keşfetmeler için alan bıraktığı oyun türüdür. Bu oyun türü içerisinde birçok çocuğumuzun ekran başında saatler geçirebildiğini maalesef ki çok iyi biliyorum. Adventure (Macera), isminden anlaşıldığı gibi macera oyunlarına deniliyor. Bu tür oyunlar ekran başındakileri maceradan maceraya sürüklerken aksiyonu da peşinden getiriyor ve ekran başındaki süreyi
oldukça uzatabiliyor. Simulation (Simülasyon), günlük yaşamımızda gerçekleştirdiğimiz meslekleri ya da işleri, video oyunları aracılıyla dijital ortama aktarılıp simüle edilmiş halleridir. Yarış oyunlarından tutun da poligon oyunlarına, gerçek hayat simülasyonlarından tutun da sürüş simülasyonlarına kadar birçok içeriğe ev sahipliği yapar. Oyunların içinde eklenen gerçekçilik ve ayrıntılardan dolayı insanlara normal şartlarda yapamayacakları birçok şeyi sunmalarından dolayı oyuncular tarafından da sıkça tercih edilirler. Platform Games (Platform Oyunları), belirli bir akış şemasına sahip ve görevleri tamamlayarak ilerlenebilen hoplamalı zıplamalı oyunlar denilebilir. Platform oyunları oyun sektörünün ilk işlerinden de sayılabilir. Survival Horror (Hayatta Kalma-Korku) oyunları hayatta kalmanın yanı sıra korku unsurlarını da çokça içinde barındıran oyunlardır. Bir çok oyun türünü içinde barından bu oyun türü içine biraz gizem biraz korku temaları eklenince bir çok oyuncunun kabusu olabilecek yapıtlar ortaya çıkartmıştır. Battle Royal (Savaş Kraliyeti) çok oyuncunun bir anda oynayabildiği ve bir harita üzerinde hayatta kalan son kişi olmak üzerine inşa edilmiş oyun türüdür. Günümüzde birçok oyunun Battle Royal modu çıkmaktadır.
Bahsetmiş olduğum oyun türleri içerisinde çocuğunuz için hangisinin daha uygun olduğuna siz karar verebilirsiniz ancak bu noktada belirlenmiş bazı temel kriterler tabi ki var. Eğer oyunları orijinal kutusu ile satın alıyorsanız oyun kutusu üzerinde PEGI (Avrupa Oyun Bilgi Sistemi) tarafından belirlenmiş yaş sınırlamaları var. Bu sınırlamalara uymanızı önemle tavsiye ederim çünkü bu sistem elinize almış olduğunuz kutunun içerisindeki oyunun şiddet, madde bağımlılığı, argo konuşma veya cinsellik vb. içeriklere sahip olduğunu açıkça sembollerle ifade ediyor. Bu ifadeleri anlamlarını bilmenize rağmen yaşı o oyun için uygun olmayan çocuğunuza bu oyunu alıyorsanız sorumluluğu da üzerinize almanız gerekir. Çünkü çocuğunuz o oyunlardan edindikleri ile sosyal ilişkiler kurabilir ve çevresindeki kişilere oyun içerisindeymiş gibi davranabilir. Ancak çocuğunuz kutulu oyun yerine eğer çevirim içi oyunlar tercih ediyorsa yani internetten oyun indiriyorsa bu noktada ebeveyn olarak yapacağınız öncelikli davranış türü çocuğunuzun hangi oyunu oynadığını biliyor olmanız ve o oyunla ilgili yeterli bilgiye sahip olmanız. Peki, bu bilgi nereden elde edilebilir? Hani elimizden düşürmediğimiz telefonlarımız var ya, işte en basitinden o telefonlardaki arama motorlarına o oyunun ismini yazarsanız birçok bilgiye sahip olabilir ve çocuğunuzun oynayıp oynamaması gerektiğine karar verebilirsiniz. Ancak benim sizlere tavsiyem, çocuğunuzun oynamak istediği oyunu birebir kendinizin kontrol etmesi ve hatta oynaması. Ancak oyunu bir erişkin gözüyle oynarsanız o oyunun çocuğunuz için ne tür olumsuzluklar barındırıyor olduğunu anlayabilirsiniz. O yüzden bu aşamada çocuğunuza yardımcı olmak ve onu olumsuzluklardan korumak istiyorsanız o oyunu önce kendiniz test edin. Sonrasında çocuğunuzla birlikte oynayın ve oyunun hangi aşamalarda kendisine uygun olmadığını bizzat gösterin veya anlatın. Eğer “bu oyun sana yasak, bunu oynayamazsın derseniz” emin olun çocuğunuz fırsat bulduğu ilk anda o oyunun peşine düşecek ve emin olun sizin ruhunuz duymadan oynamaya başlayacaktır.
Peki, bahsetmiş olduğumuz bu dijital oyunlar içerisinde çocuklarımızın karşılaşabilecekleri olumsuzluklar neler? Bu alanda yapılan uluslararası çalışmaları incelediğimde, oyun bağımlılığının kumar bağımlılığı ile eş değerde karşılık bulduğunu ve özellikle Avrupa ve Amerika’da bu konu ile ilgili çok ciddi çalışmalar yapıldığını görüyorum. Dünya Sağlık Örgütü'nün yayınlandığı Uluslararası Hastalık Rehberi'nin son sürümünde “hazardous gaming,”(Tehlikeli Oyun Oynama) ve “gaming disorder.” (Oyun Oynama Bozukluğu) adı altında iki yeni hastalık tanımı dikkat çekiyor. Bu iki tanım ile birlikte oyun bağımlılığı, madde bağımlılığı ile bir tutuluyor. Çocuklarımızın dijital oyunlar aracılığı ile daha küçük yaşlarda kumar gibi bir illetle karşılaşmasının nasıl mümkün olabildiğini merak ediyorsanız hemen söyleyeyim. Oyun içerisindeki sürpriz kutular. Bu kutular çocuklarınıza oyun içerisinde kazanmaları çok uzun süreler alabilecek karakter veya ekipmanları kutular içerisinde
kolaylıkla kazanmalarına imkân tanıyor. Başlangıçta kuruşlarla satın alınabilecek meblağlarla sunulan bu hediye kutularının oyun ilerledikçe ücretleri artıyor ve çocuklarımız için çok ama çok büyük tehlikeler doğuruyor. Zaten ücretin küçük veya büyük olması bir şey değiştirmiyor. Sonuçta ortada olan tek şey çocuklarımızın kumara başlıyor olmaları. Bu süreç zamanla çocuklarımızın anne veya babalarının kredi kartlarını çalmalarına veya ebeveynlerinin ceplerinden para alarak oyunlara yatırmalarına bile sebebiyet verebiliyor. Bu hırsızlık ilerleyen zamanlarda sadece para ile kalmıyor, çocuk okula gittiğinde hak etmediği bir şeyi kolaylıkla sahip olabileceği algısına kavuştuğundan kopya çekiyor veya bir arkadaşının hakkını yemekten geri kalmıyor.
Çocuklarımızı bekleyen en büyük tehlike şiddet eğilimli oyunlar. Oyun içerisinde silah kullanmayı, karşılarına çıkan vahşi karakterleri öldürmeyi, kan görmeyi normal olarak karşılamaya başlayan çocuklarımız için normal hayat içerisinde vicdanlı olmayı, çatışmadan uzak kalmayı ve kavgadan uzak durmayı idrak etmeleri çok zor olabiliyor. Tabi ki bu durum sadece dijital oyunlar aracılığı ile çocuklarımızın maruz kaldığı bir şey değil. Bunda haber bültenlerinin ve prime time kuşağında yer bulan bazı programların da çok büyük etkisinin var olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ancak çocuklarımızın dikkatini çok fazla çeken bir mecra olan dijital oyunlar içerisinde bu tür istenmeyen olaylarla karşılaşmasını göz ardı etmemek gerekir. Çocuklarımız bu olumsuz edinimler neticesince yakın çevresi, arkadaşları ve hatta ailesi ile bile çatışma içerisine girmekten kaçınmıyor ve çatışma ortamını normalmiş gibi algılayabiliyor.
Çocuklarımızın kendi yaşlarına uygun olmayan dijital oyunların içerisinde sıklıkla kullandıkları “sohbet odaları” bir diğer olumsuz etki. Bazı anne ve babalarımızın vermiş olduğum konferanslarda bu konu ile ilgili bana söylemleri “oyunlardaki sohbet odaları çocuğumuzun İngilizce konuşmasına çok fayda sağlıyor” şeklinde oldu. Eminim ki katkısı oluyordur ancak çocuklarımızın o sohbet odalarındaki argo konuşmalara, küfürlere ve hakaretlere maruz kalmasını “İngilizce öğrenmeye değer” olarak algılanmasının çok büyük bir yanlışlık olduğunu savunuyorum. Sanırım yıllar boyunca çocuğunuza vermiş olduğunuz eğitim ve öğretimin ardından onun beyefendi veya hanımefendi kimliğiyle kibar bir kişilik olarak toplum içinde saygın bir yer edinebilmesi için vermiş olduğunuz emeklerin bu şekilde boşa gitmesini görmek hiç de hoşunuza gitmeyecektir. Bu sebeple çocuğunuzun yaşına uygun olmayan oyunları oynamaması çok önemli olup bu tür oyunları kontrol ederken de sohbet odalarındaki konuşmaları bir izleme sürecine almanızın faydalı olacağını düşünüyorum.
Bir diğer büyük sorun ise çocuklarımızın saatlerini heba etmekten geri kalmadıkları bu dijital oyunlar ile üst boyutta ilgilenerek e-sporcu olma çabaları. Tüm dünyayı etkisi altına alan e-spor furyasının izlerini ülkemizde de görmek mümkün. Ülkemizde iki bine yakın lisanslı e-sporcu var ve bu sporcuların %53,6’sı 14 ila 18 yaş arasında sporcular. İşin acı olan kısmı ise e-sporcuların günlük 10-12 saate kadar çıkabilen antrenman saatleri! Yani hareketsiz ve düzensiz beslenme ile geçen, kocaman bir günün yarısı. Bunu düşünmek bile istemiyorum. Bahsettiğim e-sporcular içerisinde kadınların %70’lik oranla mobil oyunları tercih ettikleri ifade ediliyor. Mobil oyunları erkeklerin tercih etme oranı ise %40. Görünüşe göre erkekler oyun oynama tercihlerini daha çok büyük ekranlardan yana kullanıyorlar. Tevekkeli değil erkek çocuklarımız ekrana yapışık duruyorlar. Bir başka veri ise anne ve babaların %90’ının çocuklarının aktif spor yerine e-sporu tercih ettiklerini ifade etmiş olmaları.
Bu sektörden para kazanan, kazandıran veya halka hizmet verenler bana kızmasın ama ben elektronik spor endüstrisine tamamen karşıyım. Bilmiyorum sizler anne baba olarak ne düşünüyorsunuz ama “kıvamında gerçekleştirilirse bir zararı olmayabilir” diyenlerin dahi karşısındayım. Çünkü sporun içinden gelen bir kişi olarak sportif yarışmaların içerisinde
kazanma hırsının en üst düzeyde olduğunu biliyorum. Bunun yanı sıra kazanma hırsının olduğu her sportif arenada başarıya ulaşmak için antrenman yapma gerekliliği, e-spor ele alındığında ise bu antrenmanları gerçekleştirebilmek için ekran başına kilitlenerek saatler geçirilmesinin zorunluluğu aşikârdır. Ancak milyar dolarların döndüğü bir ortamda, çok yüksek kazançlara ulaşan e-sporcuları baz alıp gözünü para hırsı bürüyerek sağlığını kaybetmesi pahasına çocuğunu e-sporcu yapacak varsa önden buyursun, ben hiç almayayım ama siz bu yazıyı okuyorsanız ve anlattıklarımı önemsiyorsanız siz benim tarafımda olun. Boş verin milyon dolarları, çocuğunuzun sağlığı yerinde olmadıktan sonra bu paranın ne anlamı olacak? Ben size beyinde tümör ihtimalleri, obezite, uyku, görme, duruş ve gelişim bozukluklarından bahsediyorum, milyon dolarlardan kime ne!
İşin sağlık boyutunu ele almışken, 2018 yılında Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) bilgisayar oyunları bağımlılığını “ruhsal sağlık problemi” kategorisine aldığını da ifade edeyim. “Oyun rahatsızlığı” olarak isimlendirilen hastalık, DSÖ tarafından Hastalıkların Uluslararası Sınıflandırılması (ICD) tanı kılavuzunun 11’inci versiyonunun listesine eklendi. DSÖ, “oyun rahatsızlığı” teşhisi konusunda günlük veya haftalık limitler koymazken, en az 12 aylık süreçte yaşanan kişisel, aile, sosyal, eğitim, mesleki ve diğer alanlardaki anormalliklerin teşhis için gerekli veri ve belirti olarak kabul edileceğini belirtti. DSÖ'ye göre oyun bağımlılığının 3 belirtisinin bulunduğunu ve bu belirtilerin ilkinin oyun davranışının diğer sosyal aktivitelerin önüne geçmesi olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti: "İkincisi bu davranışın önlenememesi. Üçüncüsü de kişinin belirli bir şekilde strese girmesi, kişisel, sosyal ve eğitimsel alanlarına vakit ayıramamasıdır. Sonuçta kişi uykusuzluk, beslenme problemleri ve fiziksel rahatsızlıklar yaşıyor. Bu davranışın bağımlılık olarak kabul edilebilmesi için en az 12 ay sürmesi gerekiyor." Her ne kadar sağlık uzmanlarının konu ile ilgili teşhis sürecinin bir yıl olarak belirlenmesine karşın bana sorarsanız, çocuğunuz aşırı oyun sürelerine sahipse, sizinle sohbetlerinde devamlı oyundan bahsediyorsa, günlük yaşantısını aksatıyorsa, kendini oyun karakterleri ile eşdeğer tutum o yönde konuşmalar ve davranışlar sergiliyorsa ve ödüllendirme konusunda beklentileri hep oyun üzerine ise bir yılı beklemeden o anne ve babanın çok dikkatli olması gerektiğini ve önlem almasının zamanının geldiğini söyleyebilirim.
Mutlaka ki anne ve baba olarak bu konuda kendimizi yetersiz hissedeceğimiz anlar olabilecektir. Ancak anne ve babalar çocuklarının bilgisayar ya da oyun bağımlılığı nedeniyle veya yetersiz kalmakla alakalı kendisini suçlamamalıdır. Çünkü bizler bu kadar yüksek teknolojiye sahip ilk nesiliz. Dolayısıyla bu durumla nasıl başa çıkılacağını bilmemek bir suçlama sebebi olmamalıdır. Sadece ebeveyn olarak daha fazla ilgili ve araştırmacı olmak yeterli çözümlere ulaşılmasına büyük katkı sağlayacaktır. Sonuç olarak çocuğunuzla konuşmanın ve onu bilgilendirmenin en iyi çözüm olacağını düşünüyorum. Çocuğunuz kontrol ediliyor olmaktan elbette hoşnut olmayacaktır ancak oyun içerisinde karşılaşacağı olumsuzluklarla ilgili kendini bilgilendirme gereksinimi içerisinde olduğunuzu bilmesi ve ona yardım etmek amacıyla bu tür davranışları gerçekleştirdiğinizi idrak etmesi çocuğunuzun sizin bu davranışınıza karşı daha anlayışlı olmasına olanak sağlayabilecektir. Bu noktaya gelebilmenin en kolay yolu da çocuğunuzla sağlıklı iletişim halinde olmanızdan ve onunla beraber vakit geçirmenizden geçmektedir. Bir anne veya baba rolünden ziyade arkadaş rolünü benimseyerek ona yaklaşmanız birçok sorunu ortadan kolaylıkla kaldıracaktır.
Sevgiyle kalın.