Gülmenin ve her olaya umut ile bakmanın ruh halimize iyi geldiğini hepimiz iyi biliyoruz. Komedyen Steve Martin her olaya umut ile bakmak ve enerjiyle dolu olmak için her gün aynanın karşısında 5 dakika gülermiş. Aslında neşe ve her olaya umut ile bakmayı ve her olayın bize mutlaka bir hayır getireceğini düşünmeyi bir yaşam disiplini haline getirsek zannediyorum daha sık gülümseyeceğiz.
Biz, gülümsemeyi ve her olaya umut ile bakmayı çocuklarımıza model olarak öğretiyoruz. Çocuk kalbi bomboş, saf, her şeyi almaya ve yöneltildiği her şeyi yapmaya meyilli…. Oyuncaklara, giysiye çok fazla para harcamadan sıcak bir gülümseme, ya da omzuna içten dokunup gözlerine bakarak kısa bir cümle söyleme bile; onun yüreğini satın almaya yetiyor…
Minik yavruların, küçücük beyinlerin “sevgi” ve “umut” duygularını tanıması; aile içinde birlikte yaşadığı kişilerin davranışlarına bağlı olduğunu herkes bilir… Çocuklar taze beton gibi, ne düşse izi kalıyor. Zaman içinde ana ve babası, çocuğa verdiği inançla, terbiyeyle, kültürle onu kendine benzetiyor.…
“Küçük çocuğu olan onun hatırı için çocuklaşsın” diyen Peygamber Efendimizin sözünü de sık sık hatırlamakta yarar var.
Eğer bir gün umutsuzluğa düşerseniz, bir çocuğun gözlerine bakın; çünkü çocuğun size her zaman göstereceği üç şey vardır:
1- Nedensiz mutlu olmak
2-Her zaman meşgul olabilecek bir şey bulmak
3-İstediğini elde etmek için bütün gücüyle dayatmak.
Çocuğa söylediğimiz her sözün hayata bakış açısını ve yaşama umudunu etkilediğini minik bir kızı anlatarak açıklamak istiyorum:
Bir arkadaşım, anaokuluna giden kızını eve getirdi. Misafir kızımızı konuşturmak niyetiyle “saçların ne güzel; kırmızı bir toka sana çok yakışır” dedim. Sorumla fazla ilgilenmemiş görünerek “Annem şimdilik paramız az dedi, herhalde sonra alırız” dedi.
Kızcağızın bu sözleri maddi durumlarının yakında iyileşeceğine dair inancını gösteriyordu. Özellikle “şimdilik” derken, çok güçlü bir teslimiyet vardı ve ben bu duygunun annesinde de olduğunu, çocuğun annesini model aldığını sezinledim.
Birkaç ay sonra o minik kızı okulun bahçesinde tek başına oturup yerdeki toprak ile oynarken gördüm. Yanına gidip annesinin nasıl olduğunu sordum. “Babam hastanede yatıyor, annem de onun yanında; şimdilik halamın yanında kalıyorum” dedi. Okullar tatil olmadan kısa süre önce o minik kızı tekrar gördüm. Tertemiz, sade giyinmiş, saçlarını ortadan ayırıp kırmızı bir toka takmıştı. Gülümseyerek “Çok şık olmuşsun küçük hanım, baban nasıl oldu, yoksa babanı hastaneye ziyarete mi gidiyorsun?”diye sordum.
O minik kızın yere bakarak söylediği söz, dünyayı yaşamaya değer hale getiren iman nimetinin tüm güzelliğini gösteriyordu. Hala kulaklarımda yankılanır o söz…
“Hastaneye gitmiyorum, babam öldüğü için şimdilik onu göremeyeceğim. Ama annem onu sonra mutlaka göreceğimi söyledi"...!
Bu olaydan sonra sık sık A. Hamit’in şu sözünü önemseyerek hatırlarım:
Çocuğa kim demiş küçük bir şey; bir çocuk belki en büyük şey…