İşte habercilikte ayna gibidir. Haberciler halka doğru ve tarafsız bilgiyi olduğu gibi aktarmakla yükümlüdür. İçine ekstra katmak yada ekleme yapmak olmaz. Haberi olduğu gibi yalın haliyle aktarmak gerekir. Aynı aynaların yaptığı gibi, ne görüyorsa onu aktarmalı basın mensubu. Kırık, çatlak aynalar gibi haberciliğinde kırık çatlağı doğruyu yansıtmaz. Halkı kandırabilirsin bir süre ama bu yalan yada taraflı haberin mutlaka ortaya çıkar. Mutlaka kırık yada çatlak olmayan doğru düzgün bir aynaya rastlarsın sonuçta. O zaman anlarsın baktığın aynanın çatlak olduğunu ve sana düzgün görüntü yansıtmadığını.. Ve kırık aynayı atıp yenisini koyarız yerine. Yukarda da bahsettiğim gibi bu yansımanın en kötüsü lekeli olandan gelir. Bakmak bile istemez insan lekeli aynaya. Aynı şekilde lekeli kirli habercilikte bunun gibidir. Ciddiye almazsın, hatta okurken dalga bile geçersin. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu dersin hatta kendi kendine..
Yazdığını ve haber yaptığı sanrıları içindedir bu kırık ayna benzeri basıncılar. Avazı çıktığı kadar karalar yazdığını sanarak. Herkese bir kulp takar. En iyi bilen kendisi olduğunu iddia eder durmadan. Ama ısrarla hep en kötüsünü yapmaya olayları çarpıtarak kişileri karalamaya ve aşağılamaya devam eder utanmadan. Dost görünüp oturup kalktığı insanları en küçük menfaat ayrımında taşlamaya başlar. Menfaati olacağı yerden de sülük gibi ayrılmaz. En küçük ayrıntıyı büyük bir habermiş gibi manşetlere taşır. İşte lekeli kırık çatlak aynanın düzgün görüntü vermediği gibi bu lekeli habercilik anlayışı da düzgün lekesiz haber veremez, vermek istemez. Bu lekeli kirli habercileri halk ciddiye almayarak temizleyecektir mutlaka. Biz bu işin erbabı olmayabiliriz ama en azından bu işin doğru yapılması için mücadele etmeye devam edeceğiz. Ve bu meydanı başıbozuklara terk etmeyeceğiz.
Burada açılması gereken parantez sorulması gereken soru şudur; belli bir konuda başarılı veya başarısız olmuş bir insan mutlaka tecrübe ve birikim sahibi olmuştur. Bu kişinin köşe yazısı yazması birikimlerini tecrübelerini bir şekilde yansıtması neden bazı gazeteciklerin kuyruğuna basılmış gibi çığlık atmasına neden oluyor? Bir ekonomist ekonomi ile ilgili köşe yazısı yazıyor olsa, ekonomist basın mensubuyum iddiasında bulunmuş olur mu? Ekonomiyle ilgili bilgi birikimini paylaşmış olur sadece. Bundan alınmak, herkes işini yapsın bize bulaşmasın demek, meselelere dahil olmak için hoplamaktan başka bir şey değildir. Yada yarası olan gocunur ve üzerine alınır.
Ve hâsılı kelam Mevlana’nın sözü cuk diye oturuyor yazımın sonuna; “Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verilecek bir cevabım var. Lakin bir lafa bakarım laf mı diye. Bir de söyleyene bakarım adam mı diye?”
Ferhat Koç