Ortaokul eğitim ve öğretimini tamamlayan değerli çocuklarımız 5 Haziran 2022 günü “Liselere Geçiş Sistemi” sınavına girdiler. Milli Eğitim Bakanlığı’nın verilerine göre 1 milyon 243 bin 801 öğrencinin başvuru yaptığı bu sınava toplamda 1 milyon 38 bin 492 öğrenci katıldı. Az uz değil, sayısı 1 milyonun üzerinde olan çocuğumuz 155 dakika içerisinde 90 soruyu cevaplamaya çalıştı ve hayatımızın en değerlileri olan evlatlarımız bu süre içerisinde sekizinci sınıfın sonuna kadar edinmiş olduğu bilgileri bir sayfa optik forma aktararak eğitim ve öğretim hayatlarının nasıl devam edeceğini belirlemeye gayret gösterdi. Her ne kadar ölçme değerlendirme sistemi içerisinde bu durum normal görünse de, sınav sistemimizin çocuklarımız için çok ağır bir yük olduğunu düşünüyorum.

Çocuklarımızın hatta çocukluğumuzun vazgeçilmezi olan sınavlar çok uzun süredir hayatımızda var. Anadolu Liseleri sınavı ismiyle başlayan bu sınavlar LGS, OKS, SBS, TEOG ve yine yeniden LGS olarak çocukluk zamanlarımıza harflerle kodlanarak ciddi bir şekilde kendine yer buldu ve yer bulmaya da devam edecek gibi görünüyor. Eğitim ve öğretimin tartışıldığı bütün platformlarda, akademik başarı ölçümünün sınavlardan ziyade daha işlevsel uygulamalarla gerçekleştirilmesinin gerekliliğini sonuna kadar savunan bir akademisyen olsam da günceli irdelemek adına bu köşe yazımın içeriğini mevcut LGS sınavı, çocuklarımız ve ebeveynler üzerine yoğunlaştırmayı çok daha değerli buluyorum.

5 Haziran 2022 sabahı uyanan çocuklarımız belki de hiç olmadıkları kadar heyecanlı uyandılar sınav sabahına (tabi uyuyabildilerse!). Zihinlerinde bazen öğretmenlerinin ve ebeveynlerinin bazen de arkadaşlarının işlemiş olduğu büyük farkındalıklarla. Bir 155 dakika vardı o gün hakkını vermeleri gerektiğini düşündükleri. Kimi o kahvaltı masasına tedirginlikle oturdu, kimi nasıl başa çıkacağını bilemediği heyecanla. Öğretmenleri bir gün öncesine kadar gereken tüm hazırlığı yapmış olmanın rahatlığını yaşarken, amiyane tabirle artık top anne ve babalardaydı. Çocuklarının heyecanını, kaygısını ve stresini azaltmaya yönelik her şey onların elindeydi. Sanıyorum bu noktada üzerine düşen bu görevi layığı ile yerine getirmeye çalışmayan herhangi bir anne ve baba olmamıştır. Kimi ebeveynler sınavdan hiç bahsetmeyerek kimi ebeveynler ise sınavla ilgili telkinlerde bulunarak çocuğunu rahatlatmaya çalıştı o malum 155 dakika öncesinde. Umut ediyorum ki ebeveynlerimizin bu çabaları sadece sınav öncesi sabahında kalmamıştır. Çünkü bir yıl boyunca anne ve babası tarafından ders çalışması ve sınavdan yüksek puan alması için zorlanan ve şartlandırılmaya çalışan bir çocuk için anne ve babasının sınav öncesindeki birkaç saatlik zaman dilimi içerisindeki davranış ve tutum değişikliğinin pek inandırıcı ve kabul edilebilir olacağını sanmıyorum. Bu bana uzun bir süre işyerinde yöneticisi tarafından mobbinge maruz kalan ve çalışma hayatı zehir olan bir çalışana emekliye ayrılırken aynı yönetici tarafından plaket verilmesi ve sitayişli sözlerle mükafatlandırılmaya çalışılması ile eşdeğer geliyor. Yani anlamsız ve değersiz! Bu durum aile içerisinde yaşanmış veya yaşanmamış olsa da geçmişi geride bırakmanın ve artık önümüzdeki süreci daha nitelikli ve sağlıklı değerlendirmenin gerektiğini düşünüyorum.

Sevgili anne ve babalar. Çocukluk ve sınav dönemlerinizi bir düşünün. Bu stres ve kaygı dolu anları sizlerde yaşadınız. Kimileriniz sınavlardan başarılı oldu kimileriniz ise istediğiniz sonucu alamadı. Ama şu anda her biriniz bir aile sahibisiniz ve şükürler olsun ki bu bahsettiğimiz sınavlara girebilen sağlıklı evlatlarınız var. Tabi ki bizim dönemimizdeki yaşam şartları, değerlerimiz ve önceliklerimiz şu an içinde olduklarımız ile çok farklı. Hayat daha zor ve güzel bir mesleğe ulaşmak daha meşakkatli gibi görünüyor. Ülkemizin eğitim ve öğretim seviyesi giderek artıyor ve eskiye nazaran daha fazla rakiple mücadele ediyoruz. Ancak sadece düşünmenizi istiyorum. Hangi birimiz ortaokul sınavlarına girerken günde 400-500 soru çözmeye zorlandık? Hangimiz okuldan gelir gelmez derslerimizin başına oturup yemek yemeye bile fırsat bulamadığımız günleri yaşadık? Hangimizin cumartesi ve pazar günleri dahi etütleri vardı? Hangimizin tüm bu yoğunluğun ardından takviye amaçlı özel ders hocalarımız oldu? Bizim dönemizde de sınavlar olmasına rağmen bunların hiçbiri yoktu bizim hayatımızda. Fakat şimdi her birimiz bir mesleğe sahibiz, ortalama bir yaşam sürdürebilmek için gelirlerimiz var ve biraz önce de bahsettiğim gibi her şeyden önemlisi sağlıklıyız ve bizi çok seven bir ailemiz var. Demek ki her şey günde 500 soru çözmeyle ve girilen her sınavdan en üst puanı almakla olmuyor. Demek ki hayat mutluluğu ve başarısı bir sınavla alakalı değil.

Çocuklarımızı elbette yönlendirmeliyiz. Elbette onlara yetenekleri, yeterlilikleri ve ilgileri doğrultusunda ışık tutmalıyız çünkü onlar hayatlarının başlangıç evresi sayılabilecek bu yaşlarda neyin kendileri için daha doğru olacağı konusunda bilgi birikimine ve hayat tecrübesine sahip değiller. Üstelik onları bu sorumlulukları yerine getirmede hedefinden alıkoyan televizyon, internet ve dijital oyunlar gibi birçok çeldirici de cabası. Bu noktada LGS sınavı çerçevesinde doğru ve nitelikli anne ve babayı ben şu şekilde tanımlıyorum. Çocuğunu fen lisesine zorlayan değil, ilgisi doğrultusunda yönlendiren. Çocuğunu 500 soruya değil, anlayarak ve doğru bir şekilde çözebildiği maksimum soru çözmesi yönünde destekleyen. Her gün okul saatleri dışında en az 4 saat ders çalışmalısın diyen değil, bugün zaten çok yoruldun, dinlenmen ve rahatlaman gerekir diyen ve hayatın bu sınava bağlı diyen değil, hayat başarın çok daha önemli diyen.

Sınavlar belirli dönemlerde çocuklarımızın her daim karşısında olacaktır. Ebeveyn olarak asıl üzerimize düşen görev, sınavların hayatımızın bir parçası olduğunu idrak etmelerine yardımcı olmak ve bu noktada çocuklarımızın üzerine düşen sorumluluk bilincine sahip olmalarını sağlamaktır. Çocuk hedefini kendi belirlemelidir. Hiçbir anne ve babanın zorlama fen lisesi hedefi çocuğun kendi hedefi olamamalıdır. Çocuk bu aşamada anne ve babasını kırmak istemez, kabul eder gibi görünür ama içindeki “ya başaramazsam!” duygusu onda çok büyük depresyonlar yaratır, olası bir başarıdan dahi fazlasıyla uzaklaştırır ve bu durumun yıkımını onarmak hem çocuk hem de anne ve baba için çok daha zor olur. LGS kıymetli çocuklarımızın uzun hayatlarında karşılaştıkları ilk yazılı sınavlardan birisidir ve bundan sonra bu tip sınavlarla fazlasıyla karşılaşacaklardır. İlk sınavda yaşadığı tecrübe çocuğun aklında daimi bir şekilde yer edinecektir. Eğer bu ilk edinim olumsuz olur ise sonrasında çocuğun bu eşiği geçmesi çok zor olacaktır. O yüzden size tavsiyem çocuğunuzu bu ilk basamakta yalnız bırakmayın. 30 Haziran 2022 tarihinde açıklanması beklenen LGS sınav sonuçları öncesinde bu söylediklerimi lütfen bir kenara not edin. Sınav sonucu ne olursa olsun çocuğunuzun bu sınav için üstlenmiş olduğu sorumluluğun ne kadar

değerli ve önemli olduğunu ona hissettirin. Alacağı puandan ziyade vermiş olduğu emeği takdir edin. İstemiş olduğu puana ulaşamamış olsa bile bu azimle çok daha iyisini yapabileceğine gönülden inandığınızı söyleyin çocuklarınızın gözlerine bakarak. 30 Haziran 2022 günü LGS sınav sonucu açıklandığında sonuç ne olursa olsun sarılın çocuğunuza, ona sevginizi, güveninizi ve verdiğiniz değeri aktarın kollarınızın arasındayken. Çocuğunuz anne ve babasının her ne olursa olsun yanında olacağını bilsin ve hata yapmaktan, yetersiz kalmaktan korkmasın. Önce kendisine ve daha sonrasında ailesine daha iyisini verebilmek için cesaretlensin, özgüveni oluşsun. Gözü sınavlardan korkmasın ve asıl önemli olanın azmetmek ve sorumluluk alabilmek olduğu inancına varsın. İşte bu yüzden 30 Haziran 2022 günü LGS sınav sonuçları açıklandığında…

“Lütfen Gösterin Sevginizi”.

Sevgilerimle.