Başlığı ilk gördüğünde zihinlerinde bu durumu anlamlandırmaya çalışan okuyucuların varlığını hisseder gibiyim. Siz de çocuk, pandemi ve mutluluk kavramlarının nasıl anlamlı bir bütün oluşturabileceğini ve hatta bir köşe yazısına nasıl başlık olabileceğini merak ediyor olmalısınız. Aslında bunu anlayabilmek, hayatımızın temeline yerleştirmemiz gereken bir hayat felsefesine sahip olmaktan geçiyor. Bu felsefe “Bardağın dolu tarafından bakmak”. Her geçen gün artan vaka sayıları, hastane köşelerinde tedavi için bekleyen vatandaşlarımızın yaşadığı sağlık problemleri, hayatımızın her alanında bizleri bunaltan maske kullanım zorunluluğu ve sosyal yaşamdan uzak kalışımız gibi olumsuz etkenler birçok vatandaşımızın bardağın boş tarafına yoğunlaşmasına sebep olabiliyor. Ancak, bireylerin mutluluğunu ve yaşam kalitesini arttırmayı temel alan çalışmalarla meslek hayatına devam eden bir akademisyen olarak, bu olumsuzlukları bir kenara bırakıp bardağın dolu tarafını ön plana çıkartmanın gerekliliğini savunuyorum. Kimilerine göre “aşırı iyimserlik” olarak nitelendirilebilecek mevcut bakış açımın, fiziksel anlamda olmasa da içinde bulunduğumuz sıkıntılı sürecin bizler ve yakın çevremizde yarattığı ruhsal ve sosyal olumsuz etkileri en aza indirmede çok etkili bir yöntem olduğunu ve ele geçirilmiş bir fırsat olarak değerlendirilmesinin gerekliliğini de ifade etmekte fayda görüyorum.
Bu bağlamda, mevcut sınırlı sosyal yaşam uygulamaları ile evlerinde zaman geçirmek zorunda kalan ailelerimiz, fırsat olarak nitelendirdiğim bu durumun değer bulacağı en etkili mecra vasfı ile ön plana çıkıyor. Mesai saatleri, iş toplantıları ve seyahatleri ile ev ortamından ve çocuklarından hem fiziksel hem de mental açıdan uzak kalma zorunluluğu yaşayan ebeveynlerimiz ile ders yükümlülüklerini ve sosyal ihtiyaçlarını ev ortamında gerçekleştirmek zorunda kalan çocuklarımızdan bahsediyorum. Normal yaşantımızda, çalışma saatlerimiz sonrasında uyku, yemek ve kişisel bakım gibi zorunlu ihtiyaçların karşılanmasının ardından günlük 2-3 saatlik bir süreyi birlikte aktif bir şekilde değerlendirme imkânı olan aile bireyleri için pandemi sürecinde bu zaman dilimi artmış durumdadır. İşte bu bağlamda tüm aile bireylerini birlikte daha fazla vakit geçirmeye yönelten pandemi süreci, bütünlüğün, paylaşımın ve sevginin aile içerisinde en üst düzeye çıkarabilmesi adına bireylere eşsiz ve normal yaşantımızda sahip olduğumuzdan daha uzun süreli bir zaman dilimi sunuyor. Evde geçirilen ve süresi artan bu zaman diliminin nitelikli geçirilmesi ise ebeveynlerin bu konuda farkındalıklarını arttırmaları ve sorumluluk üstlenmeleri ile mümkün olabiliyor. Bu konuda bilinçli davranacak ebeveynlerin aile bütünlüğü bilincinin arttırılmasına sağlayacağı katkının yanı sıra göze çarpan bir diğer önemli kazanım ise çocuklarının psikolojik ve sosyal gelişimlerinin ebeveynlerince doğru bir şekilde gerçekleştirilmesi ile mutluluklarının, aile içi huzurlarının ve aile aidiyetlerinin pekiştirilmesidir. Bizler yetişkinler olarak pandemi süreci içerisinde dahi gerekli önlemlerimizi alarak arkadaşlarımızla buluşabiliyor, yüz yüze sohbet edebiliyor ve sosyalleşme ihtiyacımızı bir nebze de olsa karşılaşabiliyoruz. Ancak bizler bu şekilde davranırken çocuklarımız aynı imkânlara sahip olmaktan çok uzaklar. Çünkü bu noktada, koruyucu ebeveyn rolümüz ön plana çıkıyor ve çocuklarımızın zamanlarını evde değerlendirmelerini sağlıkları açısından zorunluluk olarak görüyoruz. Fakat bu noktada ebeveynler olarak ön plana almamız gereken önemli bir husus daha ortaya çıkıyor. Madem çocuklarımızın sağlıklarını ön plana alarak evde kalmalarının gerekliliğini önemsiyoruz, o halde bilinçli ebeveynler olarak çocuklarımızın evde geçirdikleri bu uzun zaman dilimlerini onlara en üst düzeyde katkı sağlayacak şekilde planlamayı ve etkili bir şekilde hayata geçirmeyi de önemsemeliyiz. Evde geçireceğimiz bu süreç içerisinde çocuklarımızın isteklerine önem vermeli, çocuklarımızla ortak şekilde zevk ve keyif alınabilecek etkinlikler gerçekleştirilmeli, çocuklarımızla keyifli sohbetler yapılmalı, çocuklarımızı gerçek hayattan koparan ve bağımlılık düzeyine ulaşmış dijital dünya kullanımları sınırlandırılmalı ve aile bireyleri ile birlikte zaman geçirerek mutlu olunabileceği bilinci ve sorumluluk duygusu çocuklarımıza aşılanmalıdır. Bu perspektifte, ev içinde tüm aile bireylerinin aktif katılımları ile oynanacak oyunlar da, albenileri ve gelişim içerikleriyle etkili bir araç olarak karşımıza çıkmaktadır. Emin olun ki gerçekleştirilecek tüm bu etkinlikler neticesinde çocuğunuz çok daha mutlu, huzurlu, hayat dolu bireyler olacak ve ebeveynleri başta olmak üzere diğer tüm aile bireylerine de duyduğu sevgi artacaktır. Eğer sizde hem kendiniz hem de çocuğunuzun daha mutlu ve huzurlu olmasını önemsiyorsanız, çocuğunuzun bu dönemi hastalıklar, ölümler ve huzursuz günler yerine anne ve babası ile oynadığı oyunlar ve mutlulukla özdeşleştirmesini istiyorsanız, bu süreçte bardağın dolu tarafına bakın ve pandemi sürecinin aile mutluluğuna katkısını göz ardı etmeyin.
Sevgiyle ve mutlu kalın